Aslıhan Tokgöz Onaran

Hakkında
Branş
İletişim ve Çift Dilli Eğitim, Ebeveyn ve Eğitmen Eğitimi
Unvan
Çift Dilli Eğitim ve İletişim Uzmanı, Ebeveyn Danışmanı, Bağımsız Akademisyen, ZenWorld Anne-Baba Farkındalık Akademisi Kurucusu, Attachment Parenting International (Uluslararası Doğal Ebeveynlik Kurumu)  Türkiye Grubu Kurucusu
Çalıştığı Kurum
ZenWorld International, API International-Türkiye
Şehir
İstanbul

Dr. Aslıhan Tokgöz Onaran: Şiddetsiz bir Toplum için Ebeveyn-Çocuk İletişimine Odaklanılmalı

 

Aslıhan Onaran-Eğitimci Röportajı

Dr. Aslıhan Tokgöz Onaran uzun yıllar Amerika’da yaşadıktan sonra çocukları için Türkiye’ye dönüş yapmış, çok sayıda uzmanlık alanı olan bir eğitimci. Odaklandığı tüm konuları harmanlayıp çocuklara ve topluma faydalı hale getirerek alışılagelmişin dışında bir işin önderi olmuş. Anne-babalara çeşitli ücretsiz eğitimler sunması ve Türkiye’deki ailelerin yanı sıra yurt dışındaki Türklere de internet üzerinden hizmet vermesi onu farklı kılan noktalardan. İstanbul’da yaşayan Dr. Aslıhan Tokgöz Onaran ile internet üzerinden görüntülü konuşma yoluyla yaptığımız bu söyleşide özellikle çocuk ve ailenin toplumsal değişimin nasıl tam ortasında olduğunu ve şiddetsiz toplum için neler yapılması gerektiğini konuştuk.

 

 

Bize kısaca eğitiminizden, geçmişinizden bahseder misiniz?

Ben Aslıhan Tokgöz Onaran. Yaklaşık 18 yıl boyunca akademisyen ve sivil toplum lideri olarak görev yaptım. Bunun 15 yılı Amerika’da geçti. Boğaziçi Üniversitesi’nden 1997’de mezun olduktan sonra 3 yıl kadar Türkiye’de öğretim görevlisi olarak çalıştım. Ardından yüksek lisans ve doktora için Brown Üniversitesi’ne gittim. Burada multidisipliner bir doktora programı içerisinde dört farklı uzmanlık alanım oldu. Bunlar; iletişim bilimleri, toplumsal cinsiyet çalışmaları, feminist antropoloji ve kültürel çalışmalar-özellikle kuram. Bu dördü aslında çok farklı alanlar gibi görünse de, genel olarak doktora çalışmam bir nevi kendi hikayemi anlatmak oldu. Doktoranın üzerine bir de Harvard’da ve UC Berkeley’de pozitif psikoloji üzerine dersler aldım. Orada ayrıca yoga ve meditasyon eğitmenliği sertifikası aldım.

Şu anda ZenWorld International adlı şirketimde ağırlıklı olarak “pozitif ebeveynlik” ve” göçmen (expat) aile” konularında danışmanlık veriyorum. Attachment Parenting Türkiye ise onun STK ayağı diyebiliriz. ZenWorld’de pozitif ebeveynliğin yanı sıra gerek yurt dışına giden Türklerle, gerekse Türkiye’ye gelen yabancılarla ülke adaptasyonu, farklı kültürlerde çocuk yetiştirme, aile uyumu, çift dilli eğitim konularında çalışıyoruz.

 

Doktora konunuz gerçekten çok ilginç. Neleri kapsıyordu?

Doktora tezim toplumsal cinsiyet politikaları ve kimlik politikaları üzerineydi. 90’lı yılların ortasından 2000’li yılların ortasına kadar olan dönemde Türkiye’deki kadınların farklı popüler kültür ürünlerini kullanarak kendilerine nasıl alternatif şekillerde direniş yolları bulduklarını inceledim. Uzun süren ama keyifli bir doktora çalışmasıydı. Rock müzik, pembe diziler, kadın dergileri gibi farklı unsurların etkilerini üniversiteli genç kızlardan tutun köylü kadınlara kadar geniş bir skala üzerinde inceledim. Bu kişiler hayatlarında nasıl farklı şeyler istemeye başlamışlar, oğullarını yetiştiriş şekilleri değişmiş mi? Bu bağlamda alternatif direniş mümkün mü? Bildiğimiz anlamdaki feminist sokak protestosunun yerini post feminizm dediğimiz şu çağda neler aldı veya alabilir? Aslında bu 400 sayfalık doktora tezi,  benim de hikayemdi. Çünkü 90’ların ortasında ben de üniversitedeydim. İnternet çağına doğru yaklaşan kadınlarımızın hikayesini anlatmaya çalıştım.

 

Amerika’da eğitim adına neler yaptınız? Orada Attachment Parenting (Doğal Ebeveynlik) konusu nasıl gündeme geldi?

Amerika’da akademisyenlik sırasında bir aile kurdum. Boğaziçi’nden eşimle birlikte oraya gitmiştik. İki erkek çocuğumuz doğdu. O noktada benim akademik ortamda yaptığım tüm çalışmalar kendi gerçeklerimle örtüşmeye başladı. Bebeğimle nasıl empati kurarım? Bu bireyi nasıl inşa ederim? Çocuk ciddi bir sorumluluk! Üniversitede öğrencilerimde bir değişim yaratabiliyordum. Belki yayınlarımla insanlara ulaşıp bir değişime vesile oluyordum. Ama çocuğun olduğunda farklı bir aydınlanma yaşıyorsun. Her şeyin başlangıcı burası! Biz ona nasıl doğru bir şekilde rehberlik edebiliriz diye düşünürken fark ettim ki toplumsal değişime giden yol aslında o!

15 yıl Amerika’da yaşadık ama her yaz çocuklarımla Türkiye’ye geldim. Bu katılımcı gözlemlerim, her gelişimde bu yönde daha çok düşünmeye sevketti. Kendi çocuklarımla olan iletişimde de adını henüz bilmeden, “Attachment Parenting” denen durumda buldum kendimi. Türkçe’ye ilk çevrildiğinde “Doğal Ebeveynlik” olarak geçiyordu, daha sonra anlamında bir takım evrilmeler oldu. “Attachment Parenting” aslında sezgisel bir ebeveynlik hali. Temelinde şiddetsizlik var. Kimisi için dokunarak uyumaktır, kimisi için uzun süre emzirmektir, kimisi bebeğinden ayrı odada uyur ama gün içinde sürekli bebeğini giyerek ten teması sağlar. Dolayısıyla şablon dışı bir ebeveynlik hali. Bu, kendimi çok yakın hissettiğim bir bakış açısı oldu.

Amerika’dayken oradaki Türk-Amerikan Derneği’nin liderliğini üstlendim. Başkanı olarak çokkültürlülük, çeşitlilik, barış eğitimi,  çift dillilik, çok dillilik konularında özellikle empati ile ilgili olarak geniş bir skalada çalışmalar yaptım. Konferanslar, festivaller düzenledik. İlk kez Türkçe olarak topluma açık çift dilli hikaye saatleri organize ettik. Bulunduğum eyalette bir devlet kütüphanesinde ilk kez Türkçe çocuk kitapları arşivi başlattık. Hem bir anne olarak hem de oradaki gurbetçilerin neler yaşadığını bilen biri olarak bu beni gerçekten çok mutlu etti.

 

Üç yıl önce Türkiye’ye döndünüz, dönüş sebebinizi ve Türkiye’de neler yaptığınızı anlatabilir misiniz?

Eşim, iki oğlum ve ben Türkiye’ye isteyerek geri dönüş yaptık.  Bunun sebebi çocuklarımızı büyük aileye yakın yetiştirmek istememizdi. Ülkeme dönerken, yıllardır kafamda harmanladıklarımı da aktarabileceğim bir oluşum hayal ettim. Türkiye’ye döner dönmez de alternatif bir eğitim ve danışmanlık şirketi olan ZenWorld’u kurdum. Doğal ebeveynlik, şiddetsiz iletişim, çift dilli eğitim, farkındalık alanlarında eğitim ve danışmanlık hizmetlerini hem Türkçe hem de İngilizce olarak sunuyorum. Bir yandan da Amerika’daki dünyanın önde gelen ve hiçbir politik/dini oluşuma ait olmayan sivil toplum kuruluşu Attachment Parenting International’dan da Türkiye platformu kuruculuğu için akreditasyon sürecine girdim. Nihayetinde burayı çift dilli bir platform olarak kurdum. Bence bu önemli bir nokta çünkü Türkiye’de bizlerle birlikte yaşayan ama dilimizi konuşmayan çok aile var. Her ay bu STK ile hem Türkçe hem de İngilizce ücretsiz etkinlikler sunayım dedim. Doğal ebeveynlik prensiplerine odaklandığımız, anneleri, babaları, çocukları, isterlerse büyük aileyi de kucaklayan bir topluluk oluşumu olsun dedim. Maddi koşullar nedeniyle veya evden çıkamadığı için bana ulaşamayan kişiler isterlerse bana e-posta ya da Skype gibi yollardan da ulaşabiliyorlar. Yetebildiğim ölçüde bu opsiyonu da sunmak istedim. Sunduğum bu ücretsiz etkinliklerde özellikle Attachment Parenting felsefesi ile örtüşen konular üzerinde çalışıyoruz. Gerekirse uzman konuklar da çağırıyorum. Yüksek lisans eğitimim sırasında Edebiyat alanında özellikle Sinematik Hikaye Anlatıcılığı ve Kimlik Politikası konularına odaklanmıştım. Ayrıca Amerika’da yoga ve meditasyon eğitmenliği sertifikası almıştım. Dolayısıyla tüm bu birikimlerim ilginç bir şekilde harmanlanarak insanlara faydalı hale geldi diye düşünüyorum.

“Farkındalık” çok önemsediğim bir konu. Yaptığım bütün çalışmalarda yargılamadan arınmış bir şefkat var. Kırmızı çizgi güvenlik olmak üzere kucaklayıcı ve şefkatli bir ebeveynlikten yanayım. Tabi her aile kendi şartlarına uygun, kendi stilinde bunu uygulayabilir. Şu şöyle olmalıdır deyip net bir yol çizmiyoruz. Yeni anne-babaların belli bir şablona sıkı sıkıya bağlı kalıp kaygı duyarak ebeveynlik yapmalarını istemiyoruz. Bunlar insanı direkt savaş moduna götüren rotalar oluyor.

 

AslıhanOnaran-EğitimciRöportajıVerdiğiniz eğitimler ve danışmanlık  hizmetleri tam olarak neler?

Ana başlıklar şöyle: Attachment Parenting (doğal ebeveynlik) ve onun altına düşen her konu. Tabii ki  tıbbi ya da psikiyatrik destek gerektiren durumlar hariç. Şiddetsiz iletişim; bu bebekler için bebek işaret dili ile başlıyor, büyüdükçe pozitif disiplin ile devam ediyor. Eşler arası iletişim konularında çalışıyoruz. Bir de Türkiye’de özellikle aile bağlamında yapıldığına hiç rastlamadığım bir konu var ki, o da kültürlerarası iletişim. Örneğin babanın Türk, annenin yabancı olduğu ailelerle çalışıyorum. Çift dilli iletişim ve farkındalık konularında çalışıyoruz. Genellikle, bir aile ile çalıştığım zaman ebeveynlik, iletişim ve farkındalık danışmanlığı yapıyorum. Kimisi önce bebeğim nasıl İngilizce öğrenecek diye irtibat kuruyor.  Ama oradan başka bir konu çıkıyor, genel danışmanlık gerekebiliyor.

 

Kolejlerle, okullarla, eğitim kurumları ile çalışıyor musunuz?

Evet, hem bireylere hem de kurumlara hizmet sunuyorum. Bu Hizmetler hem eğitim hem de danışmanlık şeklinde olabiliyor. Aynı zamanda Pearson grubunun eğitmen eğitmeniyim. Yani kurumların eğitmenlerine eğitim verme lisansım mevcut. Özellikle çocuklara farkındalık çalışmaları ve barış eğitimi gibi konularla ulaşabilmek benim için çok önemli. Velilere de pozitif disiplin, duygusal zeka gelişimi, bebek işaret dili ve erken İngilizce eğitimleri veriyorum. Eğitmenlere ve ebeveynlere de pozitif iletişim danışmanlığı sunuyorum. Aslında hepsinin temelinde aynı konular var; empati, şiddetsizlik ve farkındalık.  Ancak kitleye özel olarak uyarlamak gerekiyor, onların açısından bakmak gerekiyor.

Şu anda Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitmen eğitimlerini sürdürüyorum. Oranın annelik okulu eğitmenlerine eğitimler veriyorum.

 

Doğal Ebeveynlik (Attachment Parenting) neden bu kadar önemli?

Sunduğum danışmanlık hizmetlerinin tümünün temelinde Attachment Parenting’in de mottosu olan “şefkatli bir toplum için şefkatli aileler” yer alıyor. Sokakta yürüdüğümde mutsuz, agresif koca çocuklar görüyorum. Trafikte de görüyoruz. Bu kişiler yetişirken türlü şeyler empoze edilmiş, farklı şekillerde yargılar yapılmış, baskılar yapılmış. Mutsuzlar, memnun değiller. O nedenle bu konuda çalışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Anne-babalar, göçmen aileler ve eğitmenlerle çalışıyorum. Aileler türlü sorularla gelebiliyorlar, örneğin çocuğum bana vuruyor diyebiliyor. Buna benzer şeylerde ilk ön plana aldığımız şey “bağ” konusu. Bağ her şeydir. Bağ ihtiyacı hepimizde farklı şekillerde tatmin olur. O teması sağlayabilecek farklı araçlar sunuyorum. Şiddetsiz iletişimi çok önemsiyorum.

Türkiye’de maalesef şiddetsizlik deyince muhallebi çocuğu olmak, hakkını aramamak gibi anlaşılabiliyor. Halbuki sağlıklı ve özgüvenli bir çocuk nasıl yetiştirilir, empatik insan nasıl yetiştirilir, demokratik aile nasıl yaratılır, amacımız bunu sunmak. Çocuklarda bir değişim isteniyorsa önce kendinizden başlamanız gerekiyor. Aile her şeyin tam ortasındadır. Toplumdaki büyük değişimler aileden başlar. Aslında şiddetsiz iletişim hem evliliği hem de çocukları kurtarır.

 

Aslıhan Onaran- EğitimciRöportajıAileleri ve çocuklarını farklı uzmanlara yönlendirdiğiniz oluyor mu?

Psikiyatrik terapi veya özel eğitim ihtiyacı olan bebekler ya da çocuklar da karşıma çıkabiliyor. O zaman hemen yetkin ve güvenilir uzmanlara yönlendiriyorum. Aileyi takip ediyorum. Bazen iki tarafın çalışması eşzamanlı  gidebiliyor. Rolümü bir nazik rehber olarak görüyorum. İnsanlara şunu şöyle yapmalısınız diye empoze etmekten ziyade öncelikle bağ kuruyorum. Özellikle babalar önemli. Orada takım çalışması yoksa, yani baba bir bağ kurmazsa bir işe yaramıyor. Anne istediği kadar tek başına kitaplar okusun, bilgi toplayan kişi olsun, “eşim yapmıyor, yanımda değil” demeye devam ediyor. Anne ile babanın aynı sayfada olmasını sağlıyorum. Toplumsal cinsiyet çalışmalarında istediğimiz eşitlik ve işbirliği de bunu kapsıyor zaten. Evdeki çocuk da anne ve babasını, aralarındaki ilişkiyi görüyor ve örnek alıyor.

 

Bir eğitimci olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız? Genç eğitimcilere önerileriniz var mı?

Temas ve bağ kurma benim için önemli. Hiçbir zaman lineer iletişimden yana olmadım. Konferansta konuşmacı bile olsam hep interaktif olmaya gayret ettim. Karşımdaki kişileri olaya dahil ederek, konuyu içselleştirmelerini sağlayarak eğitim verdim. O şekilde bilginin çok daha kalıcı olduğunu gördüm. Tarzım daha dairesel. Attachment Parenting’de sunduğum çalışmalara o nedenle “çember” diyorum. Bir hiyerarşi yok. Tek bilgi kaynağı olma fikrine bir nevi direniş olarak düşünebiliriz. Yaşam lineer olmadığı için öğrenmenin de lineer olmasını beklemek doğru olmaz.

Duyusal ve duygusal bağ kurma bebeklerin ve çocukların gelişiminde çok önemlidir. Yaşları kaç olursa olsun, insanlarla iletişimimde buna çok dikkat ederim. Sunacağım materyal katılımcının getirdiklerine, dokusuna göre evriliyor. Farkındalık, o anda olmak ve gerektikçe adapte olmak… bunlar hayatımızın genelinde de çok önemli noktalar. Bilgi her yerde var. Kaynaklara ulaşabiliriz. Ama bilginin gerçek anlamda içselleştirilmesinden bahsediyorsak mutlaka temas kurabilmeliyiz katılımcılarla. Genelde çok renkli ve kıpır kıpır geçiyor çember çalışmalarımız. Bazı insanlar yargılanmadıkları bir ortamda ilk kez bulunduklarını söylüyorlar ve orada paylaşılan her şey orada kalacağını da biliyorlar.

Genç eğitimcilere bu bahsettiğim konular üzerinde düşünerek kendilerini geliştirmelerini öneririm. Ancak okullarda şöyle farklı bir durum oluyor; sistemin getirdiği belli kıstaslar var ve öğretmenlerin onları karşılamaları gerekiyor. Bir sınava veya projeye çocukları hazırlamaları gerekiyor. Ama yine de özellikle idare-veli-öğretmen koordinasyonu varsa ortaya muhteşem şeyler çıkabiliyor. Eğitimcilere söylemek istediğim diğer şey ise üniversitede öğrendiklerine güvenmesinler, her yaşta öğrenmeye devam etsinler. Gerçek yaşam becerileri edinsinler. Üniversitede okurken değişik deneyimler edinsinler. Kısmi zamanlı bir iş veya staj olması şart değil. İlham alabilecekleri kişilerin yanına giderek onları gözlemlesinler. Farklı ortamlara, atölyelere dahil olsunlar, korkmasınlar. Sadece üniversitede aldıkları lineer bilgiler kesinlikle tek başına yeterli değil.

 

Anne-babalara çocuk yetiştirmek ile ilgili vermek istediğiniz mesajlar ya da ipuçları var mı?

Dünyanın en iyi uzmanı bile gelse, nihayetinde bebeğinizin, çocuğunuzun uzmanı sizsiniz. Öbür türlü başkalarının doğrularını, şablonlarını kendi çocuğumuza oturtmaya çalışıyoruz. Böyle olduğu zaman bir noktada mutlaka hayal kırıklığı oluyor. Çocuğumuzun sinyallerini, ilgilerini, ihtiyaçlarını doğru okuyabildiğimiz zaman gerçekten senkronize olabiliyoruz. Bu noktada anne ve baba olarak eş-gücümüzün olduğunu bilmeliyiz. Bir gemi düşünün, eş kaptanlar var. Bunlar anne ve baba. Boşanmış çift olsa bile bu mümkün. Çocuğunuz çok tatlı, minik bir yolcunuz ve aynı zamanda rehberiniz. Onu okumanıza izin veriyor. O hep anda. İhtiyaçları çok bariz aslında. Sizi de “an”a çekiyor çoğu zaman. Bir yandan da yolcunuz o. Şu anda ondan siz sorumlusunuz.

 

Hem yurt içinde hem de yurt dışında yaşayan ailelere zaman zaman internet üzerinden de hizmet veriyorsunuz. Hangi durumlarda bu yolu tercih ediyorsunuz?

Bana ulaşamayan anne ve babalar için alternatif bir yol olsun istedim. Hem eğitimlerimi hem de danışmanlığı internet üzerinden de sunabiliyorum. Genelde görüntülü konuşma yapıyoruz. Her ne kadar yüzyüze iletişimi tercih etsem de, internetle birlikte mesafeler önemsizleşti. Bebekleriyle dışarı çıkamayanlar, uzakta oturanlar, farklı ülkelerde yaşayan Türkler ile internet üzerinden görüşebiliyoruz. Amerika’da yaşayan Türkler için ayrıca bana ulaşabilecekleri lokal bir telefon numaram var. Orada ciddi bir ihtiyaç var. İnsanlar özellikle anadilinde daha rahat iletişim kurabildikleri için bu yolu tercih ediyorlar.

 

Aslıhan Onaran - Özer Kızılırmak - Eğitimci Röportajı

Röportaj: Gamze Er

Fotoğraflar: Özer Kızılırmak

 

Sponsor

ZenWorld Academy
ZenWorld