Erik Ex
Tarih
Tarih öğretmeni, Eğitim araştırmacısı
“Finlandiya’dan Singapur’a” projesi
Hollanda
Erik Ex: Hollanda Eğitim Sistemi Dünyanın En İyilerinden Biri
Hollandalı tarih öğretmeni Erik Ex ile İzmir’de yollarımız kesişti. Kendisi farklı ülkelerin eğitim sistemleri ve eğitim uygulamaları ile ilgili araştırma yapmak üzere minivanıyla ilginç bir seyahate çıkmış. Finlandiya’dan Singapur’a adını verdiği bu yolculukta, her ülkede farklı okullara gidiyor, gözlem yapıyor, öğretmen ve öğrencilerle sohbet ediyor. Boş zamanlarında eğitim ile ilgili kitaplar okumaya, yeni şeyler öğrenmeye devam ediyor. İzmir durağında ona Eğitimci Röportajı’ndan bahsedildiğinde projemi merak etmiş. Türkiye’de kısıtlı zamanı olduğu için gecikmeden buluşmaya karar verdik. Merak ettiğim çok şey vardı… Acaba bir Hollandalının gözünden Türkiye’deki eğitim nasıldı? Hollanda eğitim sistemi nasıldı? Ve tabii neden Hollanda dünyanın en mutlu çocukları listesinde bir numaradaydı? Bütün bunları sordum ve kendisinden bir de seminer sözü aldım. Detayları ana sayfamızda bulabileceksiniz. Keyifle okumanız dileğiyle…
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Tarih öğretmeniyim. 10 yıl tarih öğretmenliği yaptım. Ayrıca üstün zekâlı öğrencilere mentörlük programı da yürüttüğüm bir dönem oldu. Tarih derslerini sınıfın dışına çıkarmak üzere öğrencilerle birlikte çeşitli çalışmalar yaptık. Bu yıl okuldaki öğretmenlik görevime ara vererek eğitimle ilgili özel bir seyahate çıktım.
Şu anki seyahatinizin amacı nedir?
“Finlandiya’dan Singapur’a” olarak adlandırdığımız bir yolculuğa çıktık kardeşimle. Aslında eğitimde iki iyi örnek olarak gösterilen Finlandiya ve Singapur’u görmek, okulları ziyaret etmek istemiştik. Daha sonra neden diğer ülkeleri de görmeyelim, mutlaka her birinden öğreneceğimiz şeyler vardır diye düşündük ve minivan aracımızla yola çıktık. Yol üzerindeki tüm ülkeleri de sırayla dolaşıp iyi öğretmenlik uygulamaları, eğitim yöntemleri gibi konuları inceliyorum. Genel anlamda eğitim uygulamaları merak ediyorum. Bunun yanı sıra tarih öğretmeni olduğum için özellikle insanların farklı görüşlere sahip olduğu tarihi konuların ne şekilde öğretildiği de ilgi alanımda. Farklı ülkelerde eğitimde neler olup bittiğini öğrendiğim çok keyifli bir yolculuk oluyor benim için. Aracımızda eğitimle ilgili kitaplarım da var. Onları da sürekli okuyorum ve yazılanlar ile yaşananları kafamda birleştirme şansım oluyor.
Bu yolculuk sırasında başka neler yapıyorsunuz? Özellikle eğitimle ilgili yaptıklarınızı merak ediyorum.
Özellikle farklı ülkelerdeki tarih öğretmenlerine ulaşıp uğrayabilir miyim diye soruyorum. Onları ziyaret ederek derslerde gözlem yapıyorum. Eğitim dünyasından mümkün olduğunca çok sayıda kişi ile tanışıp onlarla bir araya gelmeye gayret ediyorum. Öğretmenlerle, akademisyenlerle, öğrencilerle sohbet ediyorum. Mümkün olduğu durumlarda ben de bir saat ders veriyorum gittiğim yerde. Örneğin kendi ülkem Hollanda ile ilgili çocuklara temel bilgileri aktarıyorum. Dil konusu genelde sıkıntı olmuyor çünkü günümüzde çoğu çocuk İngilizce biliyor.
Ebeveynlere neler önerirsiniz? Çocukların eğitimi ve hayatta başarı için neler söylemek istersiniz anne-babalara?
Öncelikle çocuklarını olduğu gibi sevsinler ve kabul etsinler. Genel olarak çocukların öğrenme yeteneğini baltalayan şeyin dışarıdan gelen ağır baskı olduğunu düşünüyorum. Baskı altındaki çocuklar yüksek not alabiliyor, ya da ortaya başarılı çalışmalar koyabiliyor. Ancak öğrenme konusunda mutlu değiller. Okulda çocukları öğrenmeye motive etmemizin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü öğrenme aslında onların doğal bir alışkanlığı. Yani biz onları okula göndermesek bile onlar otomatikman öğrenme durumunda olacaklar. Dolayısıyla bence yapabileceğimiz en kötü şey, okulu onlar için salt zorunluluktan ibaret hale getirmek, okulu sevilmeyen bir yer haline getirmek. Belki biraz fazla Hollanda tarzı bir yaklaşımım olacak, çünkü ülkemizde diploma notu gibi şeyler insanları çok kaygılandıran şeyler değil. Demek istediğim şu, çocuklar üzerinde baskı kurmak, bir şeyler yapmalarını sağlar, ancak derinlemesine gerçek bir öğrenme sağlamaz. Göreceğiniz şey sadece yapay bir durumdur.
Bir tarih öğretmeni olarak anne-babalara önerim ise, çocuklarla güncel olaylar hakkında sohbet etmeleri. Bu aslında tarih dersinde onlara yardımcı olacaktır. Çocuklarınız güncel olaylar ile ilgili fikirlerini paylaşsınlar, siz de paylaşın. Onların fikirlerinin yanlış olduğunu söylemeyin. Tartışmaya açık olduğunu belirtin. Evinizde rahat bir konuşma ortamı olsun. Böylece çocuklarınız bağımsız düşünebilme becerilerini geliştirirler.
Eğitim fakültesinde okuyan öğretmen adaylarına ya da genç öğretmenlere deneyimlerinizden aktarmak istediğiniz bir şey var mı?
Onlara bolca farklı deneyimler edinmelerini öneririm. Örneğin ben futbol antrenörlüğü yapmıştım çocuklara. Çocuklarla nasıl çalışmam gerektiğine dair çok şey öğretmişti bu bana. Bir de şunu çok yaşadım; eğer öğrenci çok bilgili ve çok başarılıysa bir süre sonra motivasyonunu kaybedebiliyor. O öğrenciler önlerinde gerçekten konusuna hakim bir öğretmen görmek istiyorlar. O nedenle öğretmen donanımlı olmalı. Bazı öğretmenler derse başlarken önce sınıfı susturmaya ve sessiz bir ortam elde etmeye çalışır, daha sonra konuyu anlatmaya başlarlar. Ben ise sınıf yönetiminde doğrudan içerik ile derse başlamanın daha iyi sonuçlar verdiğini düşünüyorum. Elinizde ilginç bir şey varsa, veya siz öğretmen olarak ilginçseniz, ya da onların ilgisini çekecek bir şey öğretecekseniz, derse büyük bir hevesle giriyorsanız sizi mutlaka takip edeceklerdir. Sonuçta öğrenciler düşmanınız değil.
Bunun dışında öğretmenlere önereceğim şeylerden biri de elbette öğrenmeyi asla bırakmamalarıdır. Ben üniversite eğitimimin ardından çeşitli eğitimlere katıldım, sertifikalar aldım. Örneğin mentörlük eğitimi aldım. Derslerimi İngilizce dilinde verebilmek üzere ayrı bir diploma aldım. Tabii önemli olan sertifikayı, diplomayı alıp asmak değil. En önemli şey öğrendiklerimizi bildiklerimize uyarlayarak kullanıma geçirebilmek.
Hollanda’da öğretmenlere ne tür destekler veriliyor? Örneğin kendini geliştiren öğretmenler için bir teşvik var mı?
Aslında öğretmenlerin deneyim durumlarına göre üç kategoriye ayrılmış bir maaş belirleme sistemi var. Bu maaşın yanı sıra kendilerini, becerilerini geliştirmeleri için de her sene bir miktar parasal destek veriliyor. Tek sorun şu ki bazen o para veriliyor ama zaman verilmiyor. Öğretmenlik çok yoğun bir iş olabiliyor, o nedenle para tek başına yeterli değil. Ben önemli olduğunu düşündüğüm için her sene kendimi geliştirme çalışmalarımı yapmaya çalışıyorum. O ödenekle konferanslara gitmek, atölyeler düzenlemek, üniversite ortamına girip tarih alanındaki güncel gelişmeleri takip etmek gibi şeyler yapıyorum. Geçen sene felsefe kursuna gittim, bu da kendi alanımda bana faydası olan bir konuydu.
Yani Hollanda’da eğitim alanında öğretmenleri motive eden bir yapı var diyebiliriz?
Evet ama esas motivasyon ödenekler değildir. Esas motivasyon içeriden gelir, içseldir. Eğer ben o gün yorgun olduğum için ya da başka bir sebepten dersi iyi işleyemeyeceksem ben de o dersten keyif alamam. Çocuklar da benim dersteki hazır bulunuşluğumu bana aynen geri yansıtırlar. Eğer derse iyi hazırlanmazsam çocuklar bunu anlar ve derste farklı şeyler yapmaya başlarlar. Öğrenciler konuşmaya ve öğretmeni eleştirmeye meyilli olurlar. O nedenle derse iyi hazırlanmak, işini keyifle yapmak ve bunun için içsel motivasyonu canlı tutmak en önemli şeylerden biridir bana göre.
Seyahatiniz sona erince öğretmenlik yapmaya devam edecek misiniz?
Büyük ihtimalle evet. Belki seyahatimizin son noktası olan Singapur’da deneyimlerimizle ilgili bir kitap yazmaya başlarım. Belki ülkeme döndüğümde deneyimlerimi seminerlerde anlatırım. Fakat elbette esas meslek, esas iş benim için her zaman öğretmenliktir.
Türkiye’de eğitim ile ilgili ilginç gözlemleriniz oldu mu? Size çok farklı gelen şeyler var mı?
Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum ki, Türkiye ile Hollanda’yı kıyasladığımda gördüğüm benzerliklerin sayısı, farklılıklardan çok daha fazla. Bir kere hangi ülkede olursanız olun, bir okula ayak basıyorsanız, oranın bir okul olduğunu anlıyorsunuz. Ortam kendini belli ediyor. Öğrencilerde çeşitli trendlerin izlerini görebiliyorsunuz. Böyle şeyler bizde de var. Örneğin piercing veya bileklikler. Bir şey moda olur, bütün gençler yapar, bir-iki sene sonra kaybolur. Çocuklar çok iletişime açık, benimle konuşmayı seviyorlar. Her okulda dışarıdan gelen birisi ilgiyle karşılanır. Öğrenciler kendi okullarını temsil etmeyi severler. Türkiye’de çocuklar kendi okullarının iyi yönlerini övmeye ve tanıtmaya daha meyilliler. Hollanda’da öğrenciler okullarını daha çok eleştiriyor. Bunu küçük bir fark olarak söyleyebilirim.
Tabii ki çok belirgin bir takım farklılıklar da var. Örneğin Türkiye’de devlet okulları ve özel okullar var. Hollanda’da bu şekilde bir ayrım yok. Hollanda’da tüm okullar devletin okuludur ve imkan açısından birbirlerine benzer durumdadırlar. Tabii çok az sayıda farklı özellikli okul da var. Örneğin dini yönü ön planda olan birkaç okul var, bunlar da devlete bağlı. Yabancılar için özel uluslararası okullar var ancak bunların da sayısı çok çok az. Türkiye’de özellikle devlet okullarında dikkatimi çeken farklı bir nokta ise sınıfların sadeliği oldu. Örneğin benim sınıfım resimlerle bezenmiş olurdu. Belki bu dikkat ve odaklanma ile ilgili sorunu olan öğrenciler için çok iyi olmayabilir. Ama ben her zaman duvarlarda bir şeyleri göstermenin iyi bir şey olduğunu düşünmüşümdür. Bir diğer fark ise burada sınıfa girdiğimde herkes ayağa kalkıyor. Bunun güzel olduğunu düşünüyorum, daha saygılı, nazik bir yaklaşım sağlıyor.
Ama genel olarak baktığımda, çocuk her yerde çocuk. Bazı öğrenciler çok konuşkan, bazıları çok utangaç. Bunlar kesinlikle iki ülkede de aynı olan şeyler.
İzmir’de Eğitimci Röportajı sitesinin organize ettiği bir seminerde bilgilerinizi paylaşacaksınız, biraz da ondan bahsedelim isterseniz…
Evet, sizin girişiminiz sayesinde özellikle öğretmenlere ve konuyla ilgilenen anne-babalara yönelik ücretsiz bir seminerimiz var. Hollanda eğitim sistemini ve Hollandalı çocukların neden dünyanın en mutlu çocukları olduğunu anlatacağım. Sonunda soru-cevap kısmı da olacak. İzmir’deki seminerime herkesi beklerim.
Hollanda Eğitim Sistemi ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Çok geniş bir konu tabii ama belli başlı özelliklerini merak ediyorum.
Hollanda eğitim sistemi, eğitim dünyasının en iyi saklanmış değerlerinden biri olarak tanımlanmıştır. Hollanda, uluslararası sıralamalara bakıldığında gerek akademik açıdan, gerekse çocukların mutluluk durumu açısından üst düzeyde performans göstermektedir. Mükemmeliyet ve eşitlik arasında denge kurulduğunu söyleyebiliriz. Yani öğrenciler yüksek başarıya teşvik edilmektedir, ancak aralarında başarı açısından uçurum bulunmamaktadır ve en yüksek standartları yakalayamayanlar sistemden dışlanmamaktadır.
Hollanda eğitim sisteminde okullar ve öğretmenler otonomdur. Yani kendi sorumlu oldukları alanlarda pek çok açıdan özgürdürler. Okulların kendilerine ait bir kültürü vardır. Önlerine çıkan problemlerle nasıl baş edeceklerine kendileri karar verirler. Merkezi sınavların sayısı çok azdır. Neredeyse hiç özel okul yoktur. Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara yoğun ilgi verilebilen ortamlar yaratılmıştır. Herkesin mutlu olmadığı bir konu ise ortaokulların içerisinde farklı seviyelendirmelerin olmasıdır.
Araştırma sonuçlarına göre Hollandalı çocuklar dünyanın en mutlu çocukları. Sebebi nedir?
Aslında çok sayıda sebep var. Çocuklar ihtiyaçları olan her şeye erişebiliyorlar. Temel ihtiyaçlar, yemek, özgürlük gibi konularda sıkıntıları yok. Egzersiz ve spor yapma imkanları var. İyi eğitim alıyorlar, nispeten daha az baskıya maruz kalıyorlar. Hollanda’da çocuklara “şunu olun, şu mesleği edinin” demiyoruz. Çocuklar ne olmak istiyorlarsa onu olmaları için yolları açık. Kendi kararlarını kendileri verebiliyorlar. Bir yandan bunun bir lüks olduğunun da farkındayım. Örneğin çok zeki bir çocuğunuz var, hem diş hekimi hem de oyun yazarı olma şansı var. Aileniz varlıklı değilse onu diş hekimliğine yönlendirmeniz daha olasıdır. Bunu anlıyorum, bu gayet mantıklı. O nedenle herhangi bir konuyu konuşurken zaman zaman çekincelerim oluyor. Çünkü oldukça lüks diye tanımlanabilecek bir durumun içinden gelmiş biri olarak yorum yapıyorum. Eğitim ile ilgili pek çok şey hem kültürle, hem de maddi imkanlarla ilgilidir. Ama ideal bir dünyada, çocuklarınızı istedikleri konuyu, mesleği seçmek konusunda özgür bırakmalısınız derdim.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Öğretmenlerin şunu fark etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum: Öğretmen, çocuğun ne şekilde öğrendiği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Öğretmenin işini iyi ya da kötü yapmasının çok ama çok büyük etkileri vardır. Öğretmenler kendilerinin ne kadar önemli olduğunu anlamalılar. Bazen çok değerli değilmiş gibi hissettirilebilirsiniz ancak bilin ki siz çok değerlisiniz. Çocuklar cep telefonlarına ya da başka konulara odaklanmış gibi görünseler bile sizin onların hayatındaki etkiniz çok büyük. Benim kişisel düşüncem şu ki; öğretmenler yaptıkları işin içeriğinde bağımsız olan profesyonellerdir. Yani öğretmenin tam olarak ne yapacağını üst makam söyleyemez. Eğer öğretmenlere sürekli neyi nasıl yapacakları dikte edilirse, onlar da bir süre sonra sadece “uygulayıcı” haline gelirler. Gerek Finlandiya, gerekse Hollanda eğitiminde ortak bir yön, öğretmenin otonom, yani özerk olmasıdır. Eğer öğretmen iyi bir öğretmense, sınıfına hakimse, öğrencilerle ve idarecilerle arasında tam bir güven ilişkisi geliştirmişse sınavlar yapılmasına gerek yoktur. Örneğin eski çağlarda Platon (Eflatun) gibi kişiler öğrencilerine sınav yapmıyorlardı. Çünkü öğrencileriyle aralarında güven ilişkisi ve tam bir iletişim vardı. Özellikle İngiltere ve Amerika gibi ülkelerde de baskın olan sınav olgusunun gerçek eğitimi bozduğuna inanıyorum. Tabii ki bizler üç veya dört öğrenci ile başbaşa oturmuş Platon gibi eğitimciler değiliz. Elbette öğrencilerden geri dönüş almamız gerekiyor. Ancak bu standartlaştırılmış testler yüzünden öğrencilerin sürekli testlere girdiğini, testler için öğrendiğini, okul motivasyonlarını kaybettiğini görüyoruz. Aynı zamanda birçok öğrenci kendisini büyük bir başarısızlığa saplanmış gibi hissediyor. Sonra da çocuğa çok iyiydin, çok kötüydün, yüzdelik sıralaman şuydu şeklinde değerlendirmeler yapıyoruz. Yüzde şu kadarlık dilimdeysen sen kazandın, değilsen kaybettin diyoruz. Bütün sınavları, testleri kaldıralım demiyorum. Ama bunun çok hassas bir konu olduğunu ve bu konuya farklı bir çare bulunması gerektiğini düşünüyorum. Eğitim denen kavramın bir şekilde “kazanma” ve “kaybetme” üzerine kurulmuş bir oyun olmaktan çıkarılması için bir yol bulunmalı.
Kitap Önerileri:
*Clever Lands -The Secrets Behind the Success of the World’s Education Superpowers, Lucy Crehan
*The Dutch Way in Education – Teach, Learn and Lead the Dutch Way, Jones and others Harris & Gert Biesta
*Flip the System – Changing Education from the Ground Up, Jelmer Evers & Rene Kneyber
*The Beautiful Risk of Education – Gert Biesta
Röportaj ve Çeviri: Gamze Er
Fotoğraflar: Luuk Ex