Nurten Alpaslan

Nisan 7, 2017
Hakkında
Branş
Matematik
Unvan

Matematik Öğretmeni, Merdiven B.P.&G.Merkezi Kurucusu, eğitim materyali tasarımcısı

Çalıştığı Kurum

Merdiven Bilim ve Proje Geliştirme Merkezi

Şehir
İzmir, İstanbul

Nurten Alpaslan: Matematik, Hedefe Ulaşmakta Hiç Kimsenin Engeli Olmamalı!

 

Nurten Alpaslan - Eğitimci RöportajıMatematik Öğretmeni Nurten Alpaslan’ı, kurduğu Merdiven Bilim ve Proje Geliştirme Merkezi’nde  ziyaret ediyorum. İzmir’in güzel semti Bostanlı’da yer alan bu merkezde ekibindeki genç ve sempatik öğretmenlerle birlikte karşılıyor bizi. Her yerde sayılar ve şekiller görmeyi beklerken kitaplarla dolu raflar gözüme çarpıyor. Bu edebi eserler neden burada? Odaları gezdikçe içim açılıyor. Kullanılan renkler, malzemeler belli ki özenle seçilmiş. Bir de Nurten öğretmenin kendi tasarlayıp patentlerini aldığı ilginç matematik oyuncakları var. Neredeyse tüm ailelerin matematik öğretmenlerine sormak için can attığı o sorular dilimin ucunda… “Çocuğumuza matematiği nasıl sevdiririz?” ve “çocuğum matematikte nasıl başarılı olabilir?”. 35 yıllık eğitim deneyimi ile Nurten öğretmen bizleri aydınlatıyor….

 

İnternet sitenizde gördüm ki röportajımıza sığmayacak kadar zengin bir özgeçmişiniz var. Özellikle güncel çalışmalarınızdan bahsederek bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

35 yıllık matematik öğretmeniyim ve Merdiven Bilim ve Proje Geliştirme Merkezi’nin kurucusuyum. 2003 yılında doğan bir projem vardı; “Herkes İçin Matematik” projesi. Bu projeyi hayata geçirebilmek için devletten emekli oldum. 2011 yılında Merdiven Bilim ve Proje Geliştirme Merkezi’ni kurdum ve projemi hayata geçirdim. Bu proje soran, sorgulayan, etik ve adil değerler taşıyan, bilgi temelinde özgüveni gelişmiş bireyler yetiştirmeyi amaçlıyor. Tahtasız, tebeşirsiz, sınavsız, ödevsiz, tamamen bana ait etkinliklerin,  materyallerin ve oyunların olduğu bir çalışma bu. İçerisinde az miktarda bana ait olmayan unsurlar da var; bazı strateji oyunları gibi. Onu saymazsak bu çalışmanın tüm içeriğini, müfredatını kendim oluşturdum. Bu, uluslararası bir Türk modeli olarak da kabul gördü. Herkes İçin Matematik projem ile 2013 yılında dünyadaki 43 ülkede uygulanan Goldman-Sachs’ın Dünya’da 10000 Kadın Girişimci projesi kapsamında Özyeğin Üniversitesi’nde eğitime katıldım. Ardından bazı büyük holdinglerin yönetiminden kişilerin de katıldığı çok büyük bir sunum yaptım İstanbul’da. Üst düzey yöneticiler, Alzheimer hastaları, otistik çocuklar için bu konunun ne kadar önemli olduğunu anladıklarında bana bu konuda danışmanlık vermeyi teklif ettiler. Böylece bu büyük firmalardan uzun soluklu bir profesyonel danışmanlık alma şansım oldu.

 

Nurten Alpaslan - Eğitimci RöportajıYani var olan çalışmalarınızı belli bir şekle sokmak üzere mi size yön verdiler?

Aynen. “Herkes İçin Matematik” bir çatı oldu. Onun altında yetişkin bireyler için, çocuklar için ve yöneticiler için farklı farklı markalar altında paketler sunmam gerektiği sonucuna vardık. Markaların hepsini şu an veremiyorum çünkü tescilini bekliyoruz. 3-15 yaş arası çocuklara yönelik olan programımızın adı Merhaba Matematik. Şu anda ağırlıklı olarak onlarla çalışıyoruz ancak yetişkinler yöneticiler ve otistik çocuklara yönelik de çalışmalarımız mevcut. Ben Herkes İçin Matematik için yola çıktığımda, Türkiye’de tek olduğunu söylüyordum, ancak sistemi akademisyenler de incelediklerinde Türkiye dışında da tek olduğunu söylediler. Bunu da Fransa’da Science and You 2015 kongresinde dünyadaki 450 çalışma arasından seçilip Türkiye’den tek kabul edilen çalışma olunca daha da net anladık. Orada basın bizden bahsetti. Proje inanılmaz ilgi gördü, resmi rakama göre dört günde beş bin kişiye ulaşmışız. Özellikle Fransız akademisyenleri, Fransa’da özellikle matematik ile ilgili bir modeli, Fransız akademisyenlerine İngilizce olarak kabul ettirmiş olmamızın büyük bir başarı olduğunu söylediler. Orada çok mutlu olduk, sonra tabii Türkiye’ye döndük, ayaklarımız yere bastı. Başladığımdan beri şunu söylüyorlardı; rüzgâra karşı yürüyorsunuz, yel değirmenlerine karşı savaşıyorsunuz. Gerçekten de bu eğitim sisteminde durum böyle. Ama önemli olan şu, her şeye rağmen yürüyorum, yol kat ediyorum!

 

Bir de Matematik Müzesi hayaliniz var, değil mi?

Evet, Matematik Müzesi bir hayal olmaktan öte, ciddi bir hedef benim için. Dünyanın en güzel, en donanımlı Matematik Müzesini ben kuracağım. Herkes İçin Matematik kapsamında 2013 yılında İzmir’de büyük bir sergi açtım, büyük bir alışveriş merkezinde sergilendi. Yaklaşık 48000 kişiye ulaştık. Bilim çalışmalarımızı duyan İstanbul’daki büyük alışveriş merkezleri de sergi talebinde bulunmaya başladı. Orada da sergiler açmaya başlayınca inanılmaz bir ilgi ile karşılaştık. Bunun üzerine kurum yöneticileri atölye çalışması da rica ettiler. Şimdi her ayın son Cumartesi-Pazar’ı İstanbul’da İstinyepark’ta atölye çalışması yapıyoruz.

 

İstanbul’da da şubeniz var değil mi?

Merkezimiz İzmir’de Bostanlı’da. Bir tane de İstanbul’da Halkalı’da şubemiz var.Nurten Alpaslan - Eğitimci Röportajı

 

Siz farklı bir yol izleyerek şu anki noktaya geldiniz. Sizi buraya getiren neydi, nelerden ilham aldınız?

Sınıf öğretmenleri ve ilkokul öğretmenleri çok önemlidir. Sınıflarındaki farklı öğrencileri doğru yönlendirmeleri ve incitmemeleri gerekir. Farklı olan bazı çocuklar, aynı nitelikteki soruları ikinci, üçüncü kez çözmek istemezler. Onlar öğrenmiştir, bitmiştir olay. Sıkılırlar. Sıkıldıkları için de çevreyle ilgilenmeye başlarlar ve dikkat dağıtırlar. Dolayısıyla sınıfın dikkatini dağıtmamak adına yanımda hep farklı sorularla dolaşırdım. Öğrencinin önüne konuyla ilgili başka türlü bir soru koyardım. Derdim ki;  “bunu ben akşam hazırladım, birazdan arkadaşlarına soracağım, kontrol et bakalım hatası var mı, çözümle ilgili bir sıkıntı var mı?”. Çocuk kendini çok iyi hissederdi. Öğretmen bir soru hazırlamış ve ona güvenerek kontrol ettiriyor. Bu çok önemli bir olay.  Zaten öğrenci o soruyla uğraşırken ben diğerleriyle iki soru çözmüş olurdum.

Bunun yanı sıra, ben güzel okullarda görev yaptım, matematiği İngilizce öğreten bir öğretmen olarak. Anadolu liselerinde, fen liselerinde görev yaptım. Karşıma seçilmiş öğrenciler sıkça çıktı. Onlar bile zaman zaman konuyu anlamadıklarını söylüyorlardı. Bu sistemden ya da konu anlatım şeklinden ortaya çıkabiliyordu. Ben öğrenciye derdim ki, “senin anlamamak gibi bir sıkıntın yok, ben şimdi bakayım bunu sana nasıl doğru şekilde anlatabilirim”. O öğrenciye nasıl doğru anlatırım, bu öğrenciye nasıl anlatırım derken pek çok fikir büyüdü. Çünkü her bireyin öğrenme süreci, öğrenme şekli farklı olabilir. Çocuğun kalıtsal, sağlıkla ilgili herhangi bir sorunu yoksa, biz matematik dahil her şeyi hedefe ulaşabilecek kadar öğretebiliriz. Bunun yanı sıra birçok öğrencinin alan seçerken yaşadıkları sıkıntıları biliyorum. Farklı mesleklerden kişilerle konuştuğumda, geçmişte matematikte yaşadıkları sıkıntıdan dolayı istemedikleri işlere yöneldiklerini, sadece çok şükür bir işim var düşüncesiyle yaptıklarını ama işlerinde çok da mutlu olmadıklarını gördüm. O nedenle hiç kimse hedefine ulaşabilmek için matematiği engel olarak görmemeliydi. Hedefe ulaşabilecek kadar her şeyi öğretebiliriz diyoruz. Bizim yanlışımız, herkese her şeyi öğretmek gibi bir eğilimde olmamız. Sistem yurtdışında böyle değil. Alana yönelik öğrenmesi gereken matematiksel bilgi neyse onu vermekte yarar var. Bizde neredeyse her alandaki öğrenciye aynı matematiği geometriyi, analitiği verme eğilimi var. Tüm bunlardan yola çıkarak oluşturduğum Herkes İçin Matematik, 2003 yılında doğdu, büyüdü, şimdi de artık uluslararası bir Türk modeli olarak devam ediyor.

 

Biraz da eğitiminizden bahseder misiniz?

Ben Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden Matematik Öğretmeni olarak mezun oldum. Daha sonra Türkiye genelinde İngiltere’ye gönderilmek üzere seçilen 19 Matematik öğretmeninden biri oldum. Çeşitli nedenlerden gidemedim. Tabii daha sonra yurtdışındaki farklı çalışmalara katılma şansım oldu. TÜBİTAK’ta bilim danışmanlığı eğitimi aldım, daha sonra bilim danışmanlığı eğitimi verdim. TÜBİTAK bölge koordinasyonu içerisinde görev yaptım. TÜBİTAK Olimpiyatlarında öğrenciler ile güzel başarılara imza attık. Her çalışma bana farklı bir şey kattığı için çok şanslıyım. Değerli akademisyenlerle ve çok güzel insanlarla yollarım kesiştiği için çok mutlu oldum.

 

Şu anda öğretmen olmaya hazırlanan gençlere veya genç öğretmenlere önerileriniz nelerdir?

Öncelikle şunu söylemek isterim ki “program böyle, müfredat böyle, dolayısıyla biz de test çözüyoruz” olayını bıraksınlar. Öyle isteniyor olabilir, ama doğru olan, teorik bilgiyi çocuklara doğru öğretmektir. Onun için lütfen kendilerini de yetiştirsinler, çünkü kendileri de test sistemiyle yetişmiş öğretmenler oluyor. Üretken olsunlar, çalışmaları takip etsinler. Sergiler, sempozyumlar, konferanslar var, bunları takip etsinler ve katılmaya çalışsınlar. Sürekli araştırıp öğrenip üretsinler.

 

Nurten Alpaslan - Eğitimci RöportajıÖzellikle TEOG gibi sınavlara hazırlanan çocuklara ve ailelerine önerileriniz nelerdir? Sürekli test çözme halindeler. Test çözmek dışında neler yapabilirler? Bir de yolun çok başındaki miniklerimiz, örneğin okul öncesi çağındaki çocuklar, hatta bebekler… Onların anne-babaları neler yapabilirler? Sizin merkezinize gelseler tabii ki harika olur ama böyle bir destek alamayanlar adına da sormak istiyorum, verebileceğiniz birkaç tüyo var mı?

Öncelikle TEOG ve benzeri sınavlar ile ilgili söyleyelim. Her anne-baba tabii ki kendi koşullarında olabilecek en iyiyi çocuklarına sunmaya gayret ediyor. Dolayısıyla çocuklardan da beklentileri var. Ama en önemlisi bedensel ve ruhsal sağlık. Bana göre çocukların hepsi zaten çok donanımlı doğuyor. Beden ve ruh sağlıkları yerinde olduğu sürece gelecekte mutlaka çok güzel şeyleri yapabiliyorlar. Çok da fazla bu konuda çocukları zorlamamakta yarar var. Çünkü özellikle TEOG öğrencileri, yaş olarak da geçiş dönemindeler. Hem bedensel, ruhsal bir takım değişimler yaşıyorlar hem de akademik bir baskı altındalar. Hayatı da kaçırmasınlar derim. Deli gibi test çözmesinler. Ama ödevleri günü gününe yapıp, en azından her gün yarımşar saat tekrar yaparak öğrendiklerini pekiştirebilirler. Çok uzun saatler çalışmaktansa, çok soru çeşidi çözmek onlara daha çok şey kazandıracaktır. Aynı yapıdaki sorulardan yüz tane çözmenin bir yararı yok, o şekilde bir kazanım olmayacaktır. Dediğim gibi, öncelikle çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı yerinde olsun.

Okul öncesi çağdaki çocuklara gelirsek, bildiğiniz gibi biz burada 3 yaşından itibaren çocuklarla çalışıyoruz. Bu benim çok önemsediğim bir yaş grubu. Hatta 3’ün biraz daha altına inebiliriz diye düşünüyorum, çünkü yeni nesilde gördüğüm 2 – 2,5 yaşındaki çocuklarda bile inanılmaz bir algı olabiliyor. Anneler çok bilinçli hale geldiler, çocuklar donanımlı doğuyor ve güzel yetiştiriliyorlar. Önemli olan çocukları doğru kanalize etmek.

Anne-babalar küçük çocuklarıyla bol bol oynasınlar, onları kucaklasınlar, onları sevsinler, yerlerde yuvarlansınlar, beştaş oynasınlar. Ben bazen velilere soruyorum, hiç uçurtma yapıp çocuğunuzla uçurdunuz mu diye. Tabii ki uçurtma uçurduk diyorlar. Ama yapıp uçurdunuz mu diyorum, bu çok önemli bir olay. Birlikte yapıp uçurabilmek, yani o çıtaları birlikte oluşturmak, kenarlarındaki  oyuntuları oluşturmak… Düzgün bir altıgen uçurtma oluşturabilmek için merkezden eşit uzaklıktaki noktalar kümesini oluşturuyorsunuz. Düzgün bir çokgenin köşelerinin bir çember etrafında olduğunu görüyorsunuz. Çünkü sabit bir noktadan eşit uzaklıkta noktalar kümesi bir çemberdir. Dolayısıyla farkına varmadan çember kavramını orada veriyorsunuz. Sonra uçurtmanın dengesi var, terazisinin oluşması… Bunlar çok önemli şeyler. Birlikte yapmanın keyfi de çok farklı.

 

Okul öncesi dönemde çocuğu olan bazı aileleri görüyorum, birden yirmiye kadar sayma konusunda acele ediyorlar. Matematiğe bir başlangıç gibi zannediliyor…

Hiç öyle değil. Lütfen öğretmeyin. Onlar zaten öğrenecekler. Bir makalemde yazmıştım. Otobüste iki yaşlarında bir çocuk kendi kendine sayı sayıyordu: “bir, iki, beş” diye. Annesi kaygıyla hemen müdahale edip doğrusunu söylüyordu. Çocuk “bir, iki, beş” diye saymaya devam ediyordu. Anne paniklediği zaman çocuk da panikliyor. Yani özellikle küçük yaşlarda bilinçaltına “matematik önemlidir”, “matematik zordur” vurgusunu göndermeyelim. Biz bunu yapıyoruz bazen farkına varmadan. Bundan yıllar önce bir reklam filmi vardı. İlkokul çağındaki çocuk koşarak eve giriyor ve “babacım matematikten pekiyi aldım” diyor. Salonda oturan babası elindeki gazeteyi fırlatıp oğlunun yanına koşuyor, “aferin benim aslan oğluma!” diyerek oğlunu kucaklıyor. Yani babanın aslan oğlu olabilmek için matematikten pekiyi almak gerekiyor, eğer almıyorsan sen babanın aslan oğlu olamazsın! Yani çok kötü bir gönderme. Çocukların bilinçaltına böyle şeyler göndermeyelim. Bir doktor anne ve bir mühendis baba, çocuğu matematik yapamıyor diye çocuğa bir üretim hatası gözüyle bakmamalı. Ama maalesef böyle bakanlar var.

 

Matematik genelde sevilmeyen ders olarak algılanıyor. Matematik alanında daha çok sayıda başarısız öğrenci var gibi bir algı var. Matematiği sevdirmek için ne yapmak lazım?

Küçük yaşlarda çocuğun çevresinde matematik ile ilgili göndermelerin doğru yapılması lazım. Bırak çocuk yanlış saysın, ne olur ki yani? Çarpım tablosunu ezberleyememiş, bırakın ezberlemesin. Onu sonradan yaparak zaten öğreniyor. Biz burada çarpım tablosu ezberletmiyoruz. Ama oyun oynarken, etkinlik yaparken dört işlemi doğru yapması gerekiyor ve oyunu kazanmak için yapıyor ve öğreniyor zaten.

 

Nurten Alpaslan - Eğitimci RöportajıMerkezinizde tam olarak neler yapıyorsunuz?

Burada Milli Eğitim matematiği yok. Buraya gelenler oyun oynuyor, etkinlik yapıyor, olasılık, koordinat sistemi, modüler aritmetik öğreniyor, dört işlemi pekiştiriyor, geometri altyapısını alıyor. Matematikte teorik altyapıyı çok doğru bir şekilde ediniyor.

 

Burada edindiği altyapı da ilerideki sınav başarısına etki edecek, öyle değil mi?

Aynen öyle. Bir süre sonra, insan ilişkileri dahil, hayatın her alanında grafik yükseliyor. Biz burada mesela kitap okuyoruz, araştırma yapıyoruz, çocuk kaynak taramayı öğreniyor. Görüyorsunuz etrafta kitap rafları, şiir paravanları var, şiir seçkileri, dergiler var. Çocuk dili doğru kullanmayı öğreniyor. 3 yaşındaki çocukla da herhangi bir materyal ile oyun oynuyoruz. Mesela kendisi üç tane kelime seçiyor. Onlarla cümle kurmasını istiyoruz. Cümle kurmakla başlıyoruz. Hani şu kâğıttan yapılan tuzluk var ya? Onun içine çiçek, böcek, araba vesaire çiziyoruz. Kaç kere? Üç kere. Bir, iki, üç. Ne çıktı? Çiçek. Altı kere. Ne çıktı? Araba. Mesela buradaki tuzluk bana ait bir model değil, ama tuzluğun bu amaçla kullanılması bana ait bir fikir. Bu kelimelerle, düzgün telaffuzla, düzgün cümleler kuruyoruz. İlerleyen süreçte küçük öyküler oluşturuyoruz.

 

Yani hem sayısal hem sözel becerileri birbirine bağlı olarak mı gelişiyor?

Kopamaz ki zaten. Dil yoksa hiçbir şey yok. Dili doğru kullanabilmek, okumak bunun için çok önemli. Ben öğretmenlik hayatım boyunca da öğrencilerime sene başında söylerdim; ayda iki kitap okuyacağız ve paylaşacağız. Onların okuyup benim okumadığım ne kadar kitap varsa tümünü o ay içerisinde okuyordum, ondan sonra da onlarla paylaşıyordum. Veliler şaşırıyordu. “Siz matematik öğretmenisiniz. Çocukların bu kadar kitap okumasını neden önemsiyorsunuz?” derlerdi. Onlara da söylerdim, iyi okuyan birisi kendini doğru ifade edebilir. Okuduğunu anlar. Zaman içinde kendince hızlı ve seçici okuma alışkanlığını kazanır. Okuduğundan sıkılmayacağı için okuduğu her soruyu sonuna kadar doğru bir şekilde okur. Kendini doğru ifade eder, kültürel birikimi artar, farkındalığı artar. Bunların hepsi çok önemli.

 

Siz bunları anlatırken aklıma Google geldi. Bir arama motorunda hem algoritma, hem de semantik çok önemli. Giderek sayısal konularla sözel konuların daha farklı şekillerde çarpışmasını göreceğiz, buna da hazır olmak lazım galiba…

Aslında hep öyleydi, şimdi sayısal ile sözel’in birarada olduğunu daha net gösterebildiğimiz bir ortam var diyelim. Matematiği bir sayılar karmaşası olarak görmemek gerekiyor. Düşünce sistemini geliştirmiş olan herkes doğru matematik yapıyor. Günlük hayatında karşısına çıkan bir sorunu aşabilen, çözebilen herkes doğru matematik yapıyor aslında.

 

Nurten Alpaslan - Gamze Er - Eğitimci RöportajıProgramlarınızı sormak istiyorum, kaç kişilik gruplar ve hangi günler oluyor?

Haftanın 7 günü çalışıyoruz. Haftaiçi ve haftasonu programlarımız var. Her çalışmamız 1,5 saat sürüyor ve haftada 2 gün oluyor. Sadece 3 yaş grubunda süre daha kısa, haftada 2 gün 1’er saat yapıyoruz. Onun dışında Şubat’ta ve yaz döneminde il dışından gelenler çok oluyor. Otelde veya vilayetler evinde kalıp program talep eden aileler oluyor. Onlar için özel yoğunlaştırılmış program uyguluyoruz. Buraya gelen bireyler de, çocukların velileri de düşündüklerinden daha uzun süre kalıyorlar burada. Program bitiminde kitap okuyanlar, şiir okuyanlar oluyor. Tekli oyunlar var. Çocuklarını bekleyen veliler de burada keyifli zaman geçirebiliyorlar.

 

Üstün zekâlı çocuklarla da çalışıyor musunuz?

Ben onlara üstün zekâlı çocuklar yerine armağan çocuklar demeyi tercih ediyorum. Bu çalışmanın içinde armağan çocuklarımız da oluyor. Bu özelliklerini kendileriyle de, aileleriyle de paylaşmaktan kaçınıyoruz. Sadece görüyoruz ve mevcudun içinde etkinliklerle yukarı çekiyoruz. Çünkü her bireyin öğrenme süreci farklıdır. Aynı grup içerisinde olsalar bile etkinlikleri farklı olabiliyor.

 

Neden üstün zekâlı veya üstün yetenekli olduğunu düşündüğünüz çocukların bu durumunu aileleriyle paylaşmıyorsunuz?

Anne-baba durumu bildiği zaman çocuktan beklentisi artıyor. O beklenti çocukta psikolojik olarak baskı yaratıyor. Çocuk bu durumu bildiği zaman arkadaşlarıyla ilişkileri zedeleniyor, kendini çok farklı görmeye başlıyor. Arkadaşları da farklı davranmaya başlıyor. Sosyal ilişkileri bozuluyor. Dolayısıyla o armağan çocuk bir süre sonra başarısız, hatta problem çocuk olabiliyor. Bu nedenle bazı ailelerin kapı kapı dolaşıp çocukları için üstün zekâlı çocuk tanısı koydurma çabalarını ben çok doğru bulmuyorum.

 

Merkezinizde ileri yaştaki kişilerle ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Şu anda 62 ve 69 yaşlarında iki kişi geliyor, yakında 90 yaşında bir kişi gelecek. Onlara iş programıma uyacak şekilde özel bir zaman dilimi ayırıyorum. Onlarla daha çok hafıza güçlendirici, dikkat yoğunlaştırıcı çalışmalar yapıyoruz.Nurten Alpaslan - Gamze Er - Eğitimci Röportajı

 

Röportaj: Gamze Er

Fotoğraflar: Aytuğ Bayer

Sponsor

Herkes İçin Matematik
Herkes İçin Matematik-Eğitimci Röportajı