Anna-Kaisa Pudas

Hakkında
Branş
Sınıf Öğretmenliği, Finlandiya Eğitim Sistemi
Unvan
Eğitim Danışmanı
Çalıştığı Kurum
Bağımsız
Şehir
Ankara

Dr. Anna-Kaisa Pudas: Finlandiya Eğitim Sistemi Test Sonucuna Değil, Öğrenme Sürecine Odaklanıyor

 

Anna-Kaisa Pudas EgitimciRoportajiEge Çağdaş Eğitim Vakfı’nın eğitimde Finlandiya modeli  hakkında konuşma yapmak üzere İzmir’e davet ettiği Dr. Anna-Kaisa Pudas’a çevirmenlik yapmam istendiğinde çok mutlu oldum. 750 kişinin katıldığı bu etkinlikte sahnede kendisine ardıl çeviri yapmak benim için heyecan verici bir deneyimdi. Hemen öncesinde ise ses kayıt cihazımı kapıp kısa bir röportaj yapma şansım oldu. Kendisi ricalarımı kırmayarak birkaç sorumu da e-posta yoluyla yanıtladı ve bunları birleştirerek aşağıdaki röportaj metnini tamamladım.

Sunum sonrası Dr. Pudas’a sorular sormak isteyen o kadar çok kişi vardı ki! Herkes Finlandiya eğitim sistemini daha da yakından tanımak, Finlandiya’nın dünya çapındaki başarısının sebeplerini kavramak istiyordu. Bilgi alınabilecek kaynakları soranlar da çoktu. O nedenle kitap ve kaynak önerileri de dahil olmak üzere Dr. Pudas’tan alabildiğim bütün bilgilere sayfamda yer veriyorum. Faydalı olması dileğiyle…

 

 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhaba, ben Dr. Anna-Kaisa Pudas. Finlandiyalıyım. Şu anda bağımsız eğitim danışmanı olarak çalışmaktayım ve Ankara’da yaşıyorum. İş hayatım boyunca ağırlıklı olarak Finlandiya ve Tayland’da çalıştım. Eşim şu anda Ankara’da çalışıyor, iki yetişkin çocuğum var. EÇEV’in Finlandiya Eğitim Modeli ile ilgili düzenlediği seminerde eğitimde Finlandiya modelini anlatma üzere İzmir’e geldim.

 

Bize eğitiminizden bahseder misiniz?

1989 yılında Finlandiya Oulu Üniversitesi’nden İlkokul Sınıf Öğretmenliği dalında yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra yine aynı üniversitede “eğitim ve küreselleşme” üzerine yüksek lisans yaptım. Uzmanlık alanlarım; küreselleşme, eğitim ve etik, İskandinav eğitim sistemleri, yeni eğitim ortamları ve teknoloji, eğitim politikaları ve liderlik oldu. 2015 yılında ise eğitim alanında doktoramı tamamladım. Uzmanlaştığım alanlardan bazıları; Finlandiya temel eğitiminde uluslararası eğitim unsurlarının yeri, eğitim alanında modern temalar, vatandaşlık eğitimi, ulusal temel eğitim, sosyal öğrenme ve dönüşümsel öğrenme.

 

Dr. Anna-Kaisa Pudas & Gamze Er - Eğitimci RöportajıEğitim sektöründe hangi görevlerde bulundunuz?

İlkokul ve ortaokullarda öğretmenlik yaptım. Tayland’da ve Finlandiya’da sınıf öğretmeni olarak çalıştım. Tayland’daki bir uluslararası okulda Fince öğretmenliği yaptığım bir dönem oldu. Yine Tayland’daki bir uluslararası okulda okul müdürlüğü yaptım. Finlandiya’nın Bangkok konsolosluğu tarafından koordine edilen bir programda müfredat çalışmalarını yürüttüm. Yaklaşık altı yıldır Türkiye’deyim ve eğitimde planlama, müfredat geliştirme gibi konularda danışmanlık hizmetleri veriyorum.

 

Bize Finlandiya eğitim sisteminden ve başarısının sırlarından bahseder misiniz?

Bildiğiniz gibi Finlandiya eğitim sisteminin başarısı dünya çapında medya tarafından duyurulduğunda bu konuya insanlar büyük ilgi gösterdiler. 2000 yılında açıklanan PISA skorlarından bu yana Finlandiya eğitim sistemi konusu çok konuşulur hale geldi. Finlandiya’ya konu ile ilgili tur düzenleyenler bile oldu. Bu konuyla ilgili bana da çok sorular geliyor. Küresel Rekabet Raporu ve son OECD verileri gösteriyor ki Finlandiya dünyadaki en iyi ilköğretim eğitimine sahip. Aynı zamanda en zayıf ile en güçlü öğrenci arasındaki başarı farkının en düşük olduğu ülke.

Bana göre Finlandiya’da eğitimle ilgili alınan ilk önemli karar, 1963 yılında Finlandiya parlamentosunun tüm çocuklar için ücretsiz eğitim hakkı vermesiydi. O tarihten önce sadece ayrıcalıklı kesim ya da şanslı olanlar kaliteli eğitim alabiliyordu. 1970’lerde yeni bir temel eğitim sistemi üzerine odaklanıldı ve 9 yıllık temel eğitim zorunlu hale getirildi. Temel amaç çocuklara her zaman eşit şartlar sunmak olarak belirlendi. Bu yeni sisteme beş yıllık bir süreçte aşamalı olarak geçildi. Önce ülkenin kuzeyinde başlandı, daha sonra diğer bölgelere yayıldı. 1979’da önemli bir karar daha alındı ve öğretmenlik eğitimi 5 yıllık bir programa dönüştürüldü. Yani gençler eğitim fakültesinde 5 yıl okuyarak ve yüksek lisans derecesi alarak öğretmenliğe adım atabiliyorlar. Eğitim fakültelerinde araştırma bazlı bir eğitim veriliyor. Öğretmen adayları hem pedagojik anlamda sağlam bir temel alıyorlar hem de sınıf içi eğitim ile ilgili pratik yaparak becerilerini geliştiriyorlar.

90’lı yılların başında çok önemli bir karar daha alındı; eğitim ile ilgili karar verme yetkisi yerelleştirildi. Yani Finlandiya’da eğitim ile ilgili konularda kararlar artık merkezden verilmeyecek, onun yerine eğitimin gerçekleştiği ortamlardaki kişiler karar verme süreçlerine katılabilecek dendi. Okullar, öğretmenler ve yerel yönetimler işe dahil edildi. Yönetimin yerelleşmesi, aynı zamanda sorumlulukların aşağıdan yukarıya doğru ilerlemesi anlamına da geliyor. (ç.n. Yönetimin yerelleşmesi; yerinden yönetim, desantralizasyon ya da ademi-i merkeziyet olarak da ifade edilebilmektedir.)

Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara erken teşhis konması ve zamanında müdahale edilmesi ile ilgili çalışmalar yapıldı. İhtiyacı olan öğrenciler özel eğitim alabiliyor, ancak erken müdahale sayesinde  önemli bir kısmı normal okullarda ve normal sınıflarda eğitim görmeye devam edebiliyorlar. Sınıflarda öğrenme konusunda çeşitlilik olması aslında öğrencileri gerçek hayata da hazırlıyor diyebiliriz.

Finlandiya’nın çekirdek müfredatı temel değerlere ve genel amaçlara yer verir. Belirlenmiş olan bu hedeflere nasıl varılacağı konusuna ise yerel bazda çalışılır. Bununla ilgili çalışmalar yapılırken de bir puan sonucuna değil, öğrenme sürecine odaklanılır.

 

AnnaKaisaPudas-EgitimciRoportajiFinlandiya’nın çekirdek müfredatında önem verilen temel değerler nelerdir?

Finlandiya’da tüm okullarda ve tüm eğitim hizmetlerinde desteklenmesi istenen değerler; katılım, kapsama, eşitlik, adalet, demokrasi ve insan haklarıdır. Üzerinde durulan en önemli noktalardan biri öğrencilerin vatandaşlık hakları ve sorumlulukları ile ilgili pratik yapabilecekleri olanakları sunmaktır.  Finlandiya’da şu anki müfredatta; düşünme ve öğrenmeyi öğrenme becerileri, etkileşim ve ifade, teknoloji okur-yazarlığı, kültürel yetkinlik ve gerçek hayata uyarlanabilme gibi noktalara önem verilmiştir. Çekirdek müfredatın taslağı oluşturulurken çok sayıda paydaşın görüşleri alınmıştır; örneğin sivil toplum örgütleri, araştırmacılar, iş dünyasından temsilciler ve hatta ebeveynler. En önemli geri bildirim ise okullardan gelmiştir.

 

Finlandiya’da öğretmenlerin ve okul müdürlerinin nasıl çalıştığına dair bilgi verebilir misiniz?

Daha önce bahsettiğim gibi Finlandiya’da ulusal bir çekirdek müfredat var. Bu hazırlanırken pek çok kişiye danışıldı ve kapsamlı bir çalışma yapıldı. Bu ulusal müfredat temel değerleri ve ana hedefleri gösteriyor. Yerel yönetimler ise bunun uygulama müfredatını hazırlıyorlar. Okul müfredatının ulusal müfredattaki değerler ve hedeflerle paralel olması gerekiyor. Okul müdürü bu hedeflere ulaşılmasından, bunlarla ilgili uygulamalar yapılmasından sorumludur. Yine yerel yönetimler ve okullar kaynakları bağımsızca ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde harcayabilmektedirler. Öğretmenler ise sınıflarını, öğretme şekillerini, kullandıkları materyalleri, kitapları ihtiyaçlarına göre özgürce seçebilirler. Yani bugün Finlandiya’da farklı sınıflara bakarsanız, birbirinden çok farklı sınıf düzenleri, uygulamalar ve malzemeler görebilirsiniz. Her sınıf kendi öğretmenine özgü şekilde oluşturulmuştur.

Şunu da belirtmek isterim ki Finlandiya’da öğretmenler haftada 16 ile 24 tane 45 dakikalık derse girerler. Derslerinin olmadığı günlerde okulda olmak zorunda değiller. Tabii ki bu, o saatlerde çalışmadıkları anlamına gelmez. Derse hazırlık, planlama gibi pek çok farklı görevleri var.

 

Anna-Kaisa Pudas- Eğitimci RöportajıBu anlattıklarınızdan okul yöneticilerine ve öğretmenlere duyulan güvenin son derece yüksek olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?

Tabii ki.  Finlandiya’da eğitim ile ilgili yerel yetkililer ve okul yöneticileri her zaman gerçek eğitimcilerdir. İş adamları ya da siyasetçiler değil. Yetkinin yerelleşmesinde ise güven kültürü son derece önemlidir. İyi yönetişim uygulamalarının olduğu ve sıfıra yakın yozlaşmanın olduğu bir ortamda bunu gerçekleştirmek mümkün. Finlandiyalılar için dürüstlük ve güvenilirlik en önemli değerlerdendir. Finlandiya, dünyada en az yolsuzluk görülen üçüncü ülke olarak tespit edilmiş. Bunların yanı sıra araştırmalar gösteriyor ki Finlandiya’da öğrencilerin çoğu ülkedeki kurumlara ve devlete güveniyor.

 

Ücretsiz eğitimin yanı sıra başka neler sağlanıyor Finlandiya’daki öğrencilere?

Ana sınıfından liseye kadar tüm öğrencilere ücretsiz sağlık hizmetleri, diş sağlığı hizmetleri, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, ve ihtiyaç varsa eğitim ve öğretim alanında ekstra destekler sağlanıyor. Ücretsiz öğle yemeği veriliyor. Okulundan beş kilometre ve daha uzakta oturan öğrencilere ücretsiz servis desteği sağlanıyor.

 

Ülkemizde TEOG gibi testler çok tartışıldı. Finlandiya’da bu tarz testlerin yeri nedir? Çoktan seçmeli sınavlarla öğrencilerin puan sıralamasının yapılması konusunda bakış açısı nedir?

Bildiğiniz gibi 1980’lerden bu yana dünyada eğitim kurumlarının etkinliğinin ölçülebilmesi için standartlaştırılmış sınavlara ve akreditasyonlara odaklanıldı. Puanlarda rekabet ön plana çıktı. Eğitsel yatırımların çıktısı elbette Fin Devleti için de çok önemli ama bizde farklı bir yol izlendi. Alışılan tarzdaki ölçme-değerlendirme sistemi ortadan kaldırıldı. Finlandiya’da öğrenciler sadece lise son sınıfta bir standardize teste giriyorlar.

Genel olarak şunu söyleyebilirim ki; Finlandiya’da çocuklar bir testte puan başarısı elde etmeye yönelik hazırlık yapmıyorlar. Öğrenciler lise son sınıfa kadar büyük çaplı standart testlere girmiyorlar. Daha ziyade öğretmenin geri bildirim amaçlı kullandığı küçük çaplı değerlendirme sınavları oluyor.  Bunların puanları öğrenciye açıklanmıyor ve ailelere bir puan sıralaması sunulmuyor. Altıncı sınıfta Matematik için ulusal bir sınav var. Eğer öğretmen kabul ederse öğrencileri katılabiliyor. Sonuçları halka açıklanmıyor ve öğrenci değerlendirmesinde fazla yer tutmuyor.

Ulusal değerlendirme sınavlarının ve PISA’ya katılmamızın sebebi, ulusal eğitim politikalarımızın ve süreçlerimizin etkililiğini ölçebilmek. Bu sınavlar, eğitim alanında yapılacak çalışmalarda karar verme sürecine destek oluyor. Amacı çocukları puanlarına göre sıralamak değil.

 

AnnaKaisaPudas-EgitimciRoportajiEğitimde eşitlikten bahsetmiştiniz. Bundan kastedilen nedir?

Finlandiya tüm vatandaşlarına eşit eğitim imkanları sağlar. Buradaki eşit kelimesi, “aynı” anlamına gelmiyor. Aile durumu ya da elindeki imkanlar ne olursa olsun, her çocuğun yüksek başarılar elde edebileceği ve bu yönde desteklenmesi gerektiğine dair bir beklentiye dayanır bu eşitlik düşüncesi. Eğitimin yapısı ve organizasyonu da buna uygun olarak şekillendirilmiştir. Bir üst düzeyde eğitime devam etmeyi engelleyen bir şey yoktur. 7-16 yaş arası eğitim, göçmenler, gurbetçiler ve mülteciler de dahil olmak üzere herkes için ücretsizdir. Yine anasınıfı da tüm çocuklar için ücretsizdir. Temel eğitim okulları öğrencilerini seçmez. Her öğrenci evine yakın bir okula atanır.

 

Siz bir eğitimci ve bir anne olarak ailelere neler önerirsiniz? Özellikle küçük çocuğu olanlara önerileriniz nelerdir?

Bence ebeveynler için en önemli konu, çocuğunuzu olduğu gibi kabul etmektir. Tüm aileler çocuklarının olumlu bir imaj yapılandırmalarını, öz güvenli olmasını ister, başarılarından gurur duymak ister.

Hepimizin güçlü ve zayıf yönleri var. Bu yönlerden bazıları kişiliğimizin parçası, bazıları sosyal öğrenmenin sonucudur. Güçlü yanlarımızı geliştirip zayıf yanlarımız üzerinde çalışabilmek için öncelikle bunları fark etmemiz gerekiyor. Bence benim bir anne olarak görevim, çocuğumun bunu anlamasını sağlamak. Olumlu sözlerle onu cesaretlendirmek ve ona rol model olmak önemli. Bunun yolu da şu; çocuğumun geliştirmesini istediğim özellikler ile ilgili uygulamalar yapmak ve bu özellikleri onda gördüğüm an onu övmek. Dürüstlük, adaletli davranmak, yapıcı işbirliği becerileri, merhamet gibi özellikler maalesef doğuştan gelmiyor. Bunların öğrenilmesi gerekiyor. Öğrenmenin yolu da mümkün olduğunca uygulama yapmaktan geçiyor. Küçük çocuklarda sıra beklemek, kurallara uymak, paylaşmak, hayal kırıklıklarıyla yüzleşerek kabul etmek gibi basit sosyal beceriler tanıdık ve güvenli bir ortamda yaşanılarak öğrenilmeli. Bu da okul çağından önce başlamalı. Bu aynı zamanda bir nevi “etik bilinç” geliştirmekle alakalı. Bir çocuğun mutlu ve başarılı olması, diğerlerinin de mutlu ve başarılı olmasını engellememeli. Hepimizin insan olarak eşit hakları var. Eğer çocuklar bu tür sosyal becerileri evde öğrenirlerse okul ortamına alışmaları da daha kolay olur. Böylece öğretmene ve öğrenmeye konsantre olmaları da çok daha kolaylaşır.

 

Genç eğitimcilere, öğretmenlere neler önerirsiniz?

Pedagojik bilgi ve beceriler her öğretmen için son derece önemlidir, tabii ebeveynler için de öyle. Öğrettiğiniz konunun içeriğini bilmek yeterli değildir. Daha önemlisi bunu öğrencilere nasıl öğreteceğinizi bilmektir. Genç öğretmenlerin modern pedagoji ile ilgili kaynakları okumalarını öneririm -örneğin eleştirel pedagoji ve kültürlerarası pedagoji. Ve okuduklarını kendi öğretim yöntemlerine yansıtmalarını öneririm. Bir diğer önemli nokta da farklı öğrenme süreçlerini anlayıp öğrencilerin kimlik geliştirme, toplumda kendi yerlerini bulma konusunda onları cesaretlendirmeleri.

Öğrencilerin hepsi aynı şekilde öğrenmezler. Tercih ettikleri farklı öğrenme stilleri vardır. Ama bir öğretmen her konuyu her öğrencisine farklı şekilde öğretemez. Öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerini gözlemlemesine ve kendilerine en uygun öğrenme stillerini bulmasına yardımcı olabilir. Öğrenciler kendi öğrenmeleri ile ilgili sorumluluk almayı öğrenmelidir. Kendi hedeflerini belirlemeyi bu hedeflere yönelik çalışmayı bilmelidirler. Bu aynı zamanda onları okuldan sonraki hayata hazırlar.

Bir öğretmen bu süreçte farklı ihtiyaçları olan öğrencilere uygun olacak şekilde öğretim metodlarını  çeşitlendirerek onlara yardımcı olabilir. Öğretmenler en az dört tane sınıf unsurunu çocukların hazır bulunuşluklarına, ilgilerine ya da öğrenme profillerine göre çeşitlendirebilir: içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamı. Bu konuyla ilgilenenler için Tomlinson’un kitabını öneririm.

Öğretmenin dersi planlarken kullanabileceği güzel sorular var: Ne? Neden? Nasıl?

Ne? Öğrencilerime tam olarak neyi öğretmek istiyorum? Sadece veri ve bilgi mi iletmek istiyorum? Yoksa aynı zamanda etkileşim, işbirliği, dayanışma, sorun çözme becerileri, bağımsız düşünme, tartışma becerileri vs. gibi şeyleri de mi öğretmek istiyorum?

Neden? Bu konuyu öğrencilerin öğrenmesi neden önemli? Bu öğrencilerim için yeni bir konu mu, yoksa bu veriler, bilgiler, beceriler daha önce öğrendikleri bir konuyla ilişkili mi? Öğrencilerim bu bilgilere, becerilere nerede ve ne zaman ihtiyaç duyacaklar?

Nasıl? Öğrencilerime mesajımı en iyi nasıl iletebilirim? Öğrenmeleri gereken şeyi en iyi ne şekilde onlara aktarabilirim? Öğrenmeleri gereken şeyi öğrendiklerini nereden bileceğim?

 

Dr. Anna-Kaisa Pudas & Gamze Er - Eğitimci RöportajıÖğretmenler kitap ve materyal seçiminde nelere dikkat etmeliler?

Benim önerim, az önce bahsettiğim pedagojik bakış açısından yola çıkarak eğitsel materyal ve kitapları değerlendirmeleri. Elinizdeki kitap katılım, etkileşim ve diyaloğu destekliyor mu? Eleştirel düşünmeyi destekleyip bu yönde rehberlik ediyor mu? Farklı açılardan bakmayı ve empati kurmayı destekliyor mu? İçeriği gerçekçi mi ve öğrencilerin günlük hayatlarıyla veya hayatlarının gerçekleriyle örtüşüyor mu? İçeriği en güncel araştırmalara ve bilimsel bulgulara dayanıyor mu? Gerçekler ile yorumlar ve düşünceler açıkça ayırt edilmiş mi? Kitap ulusal, ideolojik, dini ve felsefi varsayımları şeffaf bir şekilde ifade ediyor mu? Konularla ilgili birden fazla bakış açısına yer veriyor mu? Kitabın içeriği stereotipik imajlardan ve cinsiyet rollerinden arındırılmış mı? Tüm kültürlerden ve gruplardan insanlar kendi bağlamlarında adilce temsil edilmiş mi? Kitap kişinin kendine bir bakış açısı geliştirmesine izin veriyor mu?

Eğer “hayır” cevaplarınızın sayısı fazlaysa bu, materyalle ya da kitapla ilgili net bir fikre varabilirsiniz. Mümkün olduğu zamanlarda öğretmenler bu bakış açısıyla öğrencilerin kullandığı materyali değiştirebilirler ve öğrencileriyle verimli fikir paylaşımları başlatabilirler. Maalesef okullar politik olarak nötr kurumlar değiller. Eğitim ne kadar merkezi ise, öğretmenin kendi işi üzerindeki gücü daha az oluyor.

 

Eğitimle ilgili karar verme mekanizmasının son derece merkezi olduğu bir ülkede, öğretmenler derslerini nasıl zenginleştirebilirler?

Değerler, konu içerikleri ve hedefler üst makamlardan gelse bile, bir öğretmen yine de eğitim uygulamalarını modern eğitim felsefelerine uygun şekilde yapabilir ve öğretmenliğini belli prensiplere göre şekillendirebilir. Bu prensiplerin pragmatik bir boyutu var: öğretmenlerin başarılı bir aksiyon için belli bir durumda nasıl davranacaklarına dair pratik fikirler edinmelerine yardımcı olurlar. Aksiyon derken “öğrenme”yi, nasıl davranılacağı derken “pedagoji”yi kastediyorum.

Mesela çalıştığımız okullardan birinin gelişim sürecinde eğitim prensiplerimizi şu şekilde tanımlamıştık: Tüm okul aktivitelerine temel değerleri entegre ederiz. Gerçek hayatla bağdaştırarak eğitim veririz. İletişimde özgür ve tam katılımı destekleriz. Etkili iletişim konusunda öğrencileri cesaretlendiririz. Yaratıcılık ve inisiyatif almayı destekleriz. Öz-motivasyonla öğrenme konusunda gelişme sağlarız. Kendini yansıtabilme konusunda kolaylık sağlar, şans yaratırız. Sorumluluk alma duygusunu geliştiririz. Topluma olumlu şekilde katkıda bulunuruz.

 

Eğitim politikaları ve bunların uygulanması konusunda eklemek istedikleriniz var mı?

Eğitim, büyük ölçüde ülkedeki politikacılar tarafından şekillendirilir; bu Finlandiya’da da, Türkiye’de de böyledir. Bu politik irade ve amaçlar; eğitim sektörü de dahil olmak üzere ülkede verilen kararları şekillendirir. Eğitim aynı zamanda büyük ölçüde ahlaki bir aksiyondur, zira insanların zihinsel süreçlerini ve/veya fiziksel becerilerini, yeteneklerini şekillendirmeyi hedefler. Ulusal müfredat, ülkedeki eğitimle ve insanların durumuyla ilgili pek çok konuda belirleyici bir güçtür. Eğitim güçlü bir silahtır, hem iyi hem de kötü anlamda.  Öğretmenler, müfredatta bulunmayan ya da yeterince yer verilmeyen bir takım unsurlar olsa bile, bunları her şeye rağmen öğrencilerine verebilirler. Örneğin eleştirel düşünme, işbirliği, sorun çözme, farklı açılardan bakabilme, bir konuyu tartışabilme… Bunlar gerek evde gerekse sınıflarda pratiğe dökülebilecek becerilerdir.

 

Son olarak eğitimle ilgili kitap ve kaynak önerilerinizi almak isterim. Bu konuda öğretmenlerden ve öğretmen adaylarından çok istek geldi.

Önerebileceğim kaynakların tümü maalesef İngilizce. Özellikle eğitimde reform ihtiyacı konusuyla ilgilenenler için önerdiğim kaynak: James A. Banks’in “Diversity and Citizenship Education” adlı kitabı. Banks vatandaşlığı dört aşamalı olarak değerlendirmiş: legal, minimal, aktif ve dönüşümsel. İlki en pasif vatandaşlık şekli. Sonuncusu, yani dönüşümsel vatandaşlık ise var olan durumun ötesinde bir şeyleri gerçekleştirmek için harekete geçenleri, toplumsal adalet için gerekirse halihazırdaki bir takım yapıları da zorlayarak aktif çalışmalar yapanları ifade ediyor. Banks’in aynı konuda makalesi de mevcut.

Bana Finlandiya’daki eğitim ile ilgili çok sayıda soru geliyor. İnsanlar biz de aynısını başarmak istiyoruz diyorlar ama maalesef elimde sihirli bir değnek yok. Bu, Finlandiya için yaklaşık elli yılda elde edilen bir başarı oldu ve tabii ki bu süreçte çok sayıda insanın çok çalışması gerekti. Röportajının insanların kafalarındaki soruları bir nebze olsun cevaplayacağını umuyorum. Yaptığın titiz ön çalışma ve çeviri için bir kez daha teşekkür ederim.

Anna-Kaisa Pudas EgitimciRoportaji

 

Röportaj ve çeviri: Gamze Er

Fotoğraflar: Fatih Akdan

 

 

 

 

 

 

 

Önerilen diğer kaynaklar (Linkleriyle birlikte):

-Tomlinson, 1995. Differentiating instruction for advanced learners in the mixed-ability middle school classroom
https://www.ericdigests.org/1996-3/mixed.htm

-Tomlinson, 1999. The differentiated classroom: Responding to the needs of all learners.
http://www.mccracken.kyschools.us/Downloads/CarolAnnTomlinson%20Differentiated_Classroom.pdf

-Tomlinson: Differentiation of Instruction in the Elementary Grades.
https://www.ericdigests.org/2001-2/elementary.html
http://inclusiveschools.org/independent-study-projects
Finnish National Board of Education (FNBE), 2011. Schools reaching out to the global world. What competences do global citizens need? http://www.oph.fi/download/139354_Schools_reaching_out_to_a_global_world.pdf

-Nieto, S.,2006. Teaching as political work: learning from courageous and caring teachers
http://www.slc.edu/cdi/media/pdf/Occasional%20Papers/CDI_Occasional_Paper_2006_Nieto.pdf

-Osler, A.,2004. The view from below (setting the tone): migrants with mindsets. In: Planning for diversity: Education in Multi-Ethnic and Multicultural Societies
http://unesdoc.unesco.org/images/0013/001390/139016e.pdf

-Youtube’da Tomlinson’un konuşması: https://www.youtube.com/watch?v=LGYa6ZacUTM

-Wenger-Trayner E. & Wenger-Trayner B., 2015. Communities of practice. A brief introduction.
http://wenger-trayner.com/wp-content/uploads/2015/04/07-Brief-introduction-to-communities-of-practice.pdf

Sponsor

Ege Çağdaş Eğitim Vakfı * Eğitime Destek, Geleceğe Umut
EÇEV