Pınar Sözer Tonga

Hakkında
Branş
Tarih, Sosyal Bilgiler
Unvan
Tarih öğretmeni, yaratıcı drama eğitmeni, SihirliTarih.com’un kurucusu, “Yaratıcı Drama ile Tarihe Yolculuk” kitabının yazarı, TÜBİTAK proje danışmanı
Çalıştığı Kurum
Sihirli Tarih Eğitim Atölyesi
Şehir
İzmir

Pınar Sözer Tonga: Tarihin Sihrine Kapılan Öğrenciler Daha Başarılı Oluyor

 

Eğitimci Röportajı-Pınar Sözer TongaTarih Öğretmeni ve Yaratıcı Drama Eğitmeni Pınar Sözer Tonga ile dekorasyonunu özenle yaptığı evinde buluşuyoruz. Buradaki resimler ve objeler bizi tarihte küçük bir yolculuğa götürüyor. Yaptığı yağlıboya tabloların önünde poz vermesini istediğimizde “resimde daha yolun çok başındayım” diyerek mütevazılık gösteriyor. Pınar Sözer Tonga’ya özellikle çocuklara tarihi nasıl sevdirebileceğimizi, sınavlarda sosyal bilimler konularında başarılı olabilmek için neler yapılması gerektiğini sormak için sabırsızlanıyorum. Bir de kurduğu SihirliTarih.com sitesini merak ediyorum. Tarih gerçekten sihirli mi?

 

Tarihle ilgili merakınız nereden geliyor?

Hayatım boyunca tarih öğretmenlerim çok iyiydi, onları çok seviyordum ve bu derste hep başarılıydım. Doğduğum, yaşadığım yerler tarihi yerlerdi; Selçuk ve Şirince. Annem de babam da mübadil. Sürekli eski hikayeler anlatılırdı bizde. Dedelerden kalma eski fotoğraflar ve eski eşyaların arasında büyüdüm. Bunların içinde hep geçmişe ilgi duydum.

 

Tarih bölümünü bitirdiniz. Çalışmaya başladığınız zaman hangi sektörlerde kaçar yıl çalıştınız?

Toplam 18 yıl çalıştım. 6 yıl dersanede, 7 yıl özel okulda tarih öğretmeni olarak çalıştım. 5 yıl da Selçuk Belediyesine bağlı Kent Müzesi’nde çalıştım. Selçuk-Efes Kent Belleği adında tarihle ilgili bir merkez.  Orada hem tarihçi hem de eğitmen olarak çalıştım. Çocuklarla drama çalışmaları yaptım. Tarih çevre kültür gezileri yaptık, okullarda seminerler verdim.

 

Eğitimci Röportajı-Pınar Sözer Tonga-2Sınavlarla ilgili kaygıları olan birçok aile var. Özellikle dersane ve kolej deneyimlerinize dayanarak sınavlara hazırlanan çocuklara ve ailelere Sosyal Bilimler konuları ve Tarih ile ilgili neler tavsiye edersiniz?

Aslında ben sınavların gereğinden fazla ciddiye alınmasına karşıyım. Okul başarısıyla hayat başarısı çok farklı. Sınavda iyi puan alamayan birçok çocuğun okul bittikten sonra çok başarılı olduğunu gördüm. Çok iyi bir liseyi veya üniversiteyi kazanması, hayatta çok başarılı olacağı anlamına gelmiyor. Onun için bu konuya çok fazla takılıp kalmamak lazım diye düşünüyorum. Çocuk çalışkan olmalı, çalışmayı sevmeli. Çalışmayı sevme duygusunu ona kazandırmak lazım. Çalışmayı severse, ne yaparsa yapsın bir şekilde başarılı olacaktır. Sınavla ilgili ona aşırı yüklenmek onu çalışmaktan soğutabilir. Orada dengeyi iyi kurmak lazım. Çocuğun sosyal hayatta girişken olması, kültürlü olması, farklı alanlarda farklı şeyler okuması… bunlar bence çocuğu sınavda daha başarılı yapabilecek şeyler. Çocuk okuduğu şeyi anlayabiliyorsa, oradan bir yorum çıkarabiliyorsa, diğerinin düşünemediği şeyi düşünebiliyorsa öne geçme şansı olabilir. Yani on tane soru eksik çözsün ama gitsin tarihi bir yer gezsin, tarihle ilgili bir şey okusun, bir şey deneyimlesin. Hangi sınavda olursa olsun daha iyi yorum yapma yeteneğine sahip olduğu için, muhakeme gücü gelişmiş olacağı için başarıyı yakalayacaktır. Çünkü standart uygulamada çocuğun beyni aynı konuda aynı çeldiriciyi bulmaya yönelik çalışır. Daha geniş düşünebilen genelde daha başarılı olur. Kişi iyi yetiştiyse, kültürlüyse, girişkense, sosyalse, çalışmayı seviyorsa dürüstse bir şekilde ne yapmayı seçerse seçsin zaten başarılı olacaktır. O nedenle sınava hazırlanırken test çözme dışında da bir şeyler yapmak gerekli. Bildiğiniz gibi sınavdan çıktıktan sonra sınava özel olarak çalışılan çoğu şey unutuluyor. Demek ki gerçek bir öğrenme gerçekleşmemiş. O nedenle çocuğa verdiğiniz genel kültür ve yaşama bakış tarzı kalıcı bir şey oluyor, o unutulmuyor. Bence çocukları o şekilde zenginleştirmemiz lazım. Bakıyorsunuz gayet iddiasız okullardan mezun olmuş, dört dörtlük dil eğitimi alamamış çocuklar akademik olarak çok iyi bir yere gelmiş. O nasıl oluyor? O kendini yetiştirmeyi öğrenmiş. Çalışmayı, okumayı sevmiş. Önemli olan çalışmayı, öğrenmeyi sevmek ve başarılı olmayı istemek.

 

Eğitimci Röportajı-Pınar Sözer Tonga-3Çocuklara tarihi sevdirmeye yönelik çeşitli çalışmalarınız var. Yaratıcı Drama tekniklerini de kullanıyorsunuz. Bununla ilgili hem kitabınız hem de bir web siteniz var. Bize biraz bunlardan bahseder misiniz?

Ben aynı zamanda drama eğitmeniyim. 2006 yılından beri drama ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Öğretmenlik yaptığım yıllarda drama çalışmalarını sınıfta da yaptırdım. Farklı kurumlarda farklı gruplara da yaptırdım. Bunların bir kısmı tarih ile ilgiliydi, bir kısmı değildi. Ama öğretmenlik yaparken hep şöyle düşünüyordum; tarih genelde sıkıcı olarak düşünülen bir şey, dolayısıyla önce kendim eğlenmem lazım. Ben ne yaparsam eğlenirim, ne yaparsam keyifli olur ki çocuk da keyif alsın- buna çok kafa yordum ve farklı şeyler denedim. İyi olanları geliştirip tekrar tekrar yapıyordum. Mesela çocuklara Türkan Saylan’ın hayatını anlatan kitabını verdim, okumalarını istedim. İlk başta tarih dersiyle alakası yokmuş gibi görünebilir. Çocuklardan bununla ilgili ödev hazırlamalarını istedim. Ülkemizin geleceği için hizmetleri olmuş başka kimler var diye sordum onlara. Geçmişten ya da günümüzden hangi örnekleri verebilirsiniz, araştırın dedim. Oradan Oktay Sinanoğlu, Cahit Arf gibi birçok kişi çıktı ve çocuklar bunları öğrendiler. Bunun tarihle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Çok ilgisi var çünkü aslında bunu araştırırken tarihi araştırıyor, istediği kadar geçmişe gitme şansı var. İsterse Alparslan’ı anlatsın, isterse İnönü’yü anlatsın hiç önemli değil. Çocuk ilk defa Tarih dersine karşısına konulan “şu savaşın tarihi, şu savaşın sonucu” şeklinde bakmamayı öğrendi. Farklı da olabileceğini, içinde zevkli bir şeyler olabileceğini öğrendi, kendi bir şeyler seçebildi, kendi istedi, kendi bulduğu bir kişiyi anlattı, müfredatın dışında bir şeyler gördü. Tarih öğretmenin amacı aslında ülkeye faydalı insan yetiştirmektir. Geçmişi öğretmenin amacı budur. Ama sırf bizim klasik derslerde öğrettiklerimizle faydalı insan olmuyor, yani sırf savaş nedeni ve sonucu anlatmakla faydalı insan yetiştirilmiyor. Çocuğa tarihi sevdirmek, önce bir ilgi uyandırmak, tarihe bakış açısını pozitife çevirmek lazım. Ondan sonra ne vermek zorundaysak onları veririz.

Başka bir örnek vereyim… Dokuzuncu sınıflarla bir çalışma yapmıştım. İşlenecek konulardan herhangi birini seçip bir oyun hazırlamalarını ve bunu oynamalarını istemiştim. Onlara bazı kriterler verdim. Oynayın, kameraya alın, ailenizle, arkadaşınızla oynayın. Oyunun kuralları belli olsun. İsterseniz taşları, piyonları olsun. Kurallarını siz yaratın. Ama bu oyunu oynayanlar bu konuyu öğrensin. Ve bir dönem boyunca sadece çocukların oluşturduğu oyunları oynadık. Çocuk konulardan oyun hazırladığı için konuyu zaten öğrenmek zorunda, konuyu kendi seçiyor. Diğer konuyu arkadaşı oynatıyor. Yani hem konuları öğrenmek zorunda kaldılar hem de çok eğlendiler.

 

Yani çocuklara hem seçim şansı veriliyor, hem konular sevdirilmiş oluyor, hem de kafalarında bir şeyler somutlaşıyor?

Aynen öyle. Öğrenci “bunu öğreneceksin” dayatmasıyla öğrenmedi. Kendi seçim yapmış oldu. Farklı şeylere kafa yorup bunları gerçekleştirdiğinizde öğrenme kalıcı oluyor. Aslında çocuk öğrenmeyi öğreniyor ve seviyor.

 

Eğitimci Röportajı-Pınar Sözer Tonga-5Kitabınız sanırım alanında bir ilk?

“Yaratıcı Drama ile Tarihe Yolculuk” adlı kitabım çıkalı iki yıl oldu. Tarih ve Yaratıcı Drama konularını birlikte ele alan Türkiye’deki ilk ve tek kitap. Beni arayan ve kitaptan çok faydalandıklarını söyleyen öğretmenler oldu, tabii ki çok mutlu oldum. Bu alanda başka yayın olup olmadığını soranlar oluyor. Yaratıcı drama ile tarih dersini ilk birleştiren ben değilim. Üniversitelerde yüksek lisans çalışmaları var, ya da okullarda öğretmenlerin yaptıkları çalışmalar var. Ancak bu konuda başka bir kitap yok.

 

Kitabın içeriği tam olarak nedir, kimler faydalanabilir?

“Yaratıcı Drama ile Tarihe Yolculuk” daha çok uygulayıcıya yani eğitmene yönelik olarak hazırlandı. Yaptığım çalışmaların dokuz tanesi kitapta var, bunları adım adım anlattım. Hangi yaşta olursa olsun çocuk oyunla mutlaka öğrenir. Tarihsel konumuz neyse o konuya uygun bir oyun düşünüyoruz. Mesela yağ satarım bal satarım. Bunu tarihle ilgili bir konuya uyarlayabiliriz. Padişah diyelim ki birini vezir seçecek. Kimi seçer? Devlet adamları içinde kendine en yakın kişiyi seçer. Mesela bu kişi padişah olsun diyoruz, kimi vezir seçiyorsa bu mendili onun arkasına koysun diyoruz. Biz çocukların bildiği bir şeyi bilmediği bir şeyle birleştiriyoruz. Padişahın veziri neye göre seçtiği aklında kalmış oluyor. Bunu küçük bir örnek olarak söyledim. Çocuk oyunlarına tarihi konuları uyarlıyorum, ya da oyunu kendim yazıyorum. Önce oyunlar oynanıyor, sonra konuyla ilgili bazı canlandırmalar yapılıyor. Çocuk ne düşünüyorsa, ne hissediyorsa, konuyu ne kadar biliyorsa, konuyu canlandırmaya çalışıyor. Bunda doğru veya yanlış yapmak diye bir şey yok.

 

Hiç bilmeyenler için yaratıcı dramayı tanımlar mısınız? Çalışmalara kimler katılabilir?

Çocuk kendisi bir şeyi düşünüyor, tasarlıyor, bu nasıl oldu veya neden olmuştu diye düşünüyor. Onu canlandırıyor ve yaratıyor. Gerçekten öyle olmuş olması önemli değil. Önemli olan bizim orda onu düşündürtmemiz. Yani o konuyu düşünüyor ve yorum yapmaya çalışıyor. Zaten bu çalışmanın sonunda öğrenmesi gereken kısım neyse onu öğreniyor. Ben böyle düşünmüştüm, meğer şöyleymiş diyor. Ya da aynen benim düşündüğüm gibiymiş diyor. Sonuç olarak kendisi deneyimlediği için unutmuyor. Bu işin özü ona bir şeyi deneyimletmek, düşündürtmek, yorumlatmak, fiziksel olarak onu  işin içine katmak. Öyle olunca konuyu unutmamış oluyor.

Özetle yaratıcı drama bir grup çalışmasıdır. Oyunsu süreçlerle bir konunun canlandırılması, anlamlandırılması, ve grubun geçmiş bilgilerinden faydalanılarak öğrenilmesi söz konusudur. 4 yaştan itibaren her yaştan çocuklarla ve yetişkinlerle yaratıcı drama yapmak mümkündür.

 

Bunu her çocuk yapabilir mi? Özel bir yeteneği olması veya bir hazırlık yapması gerekmiyor değil mi?

Tabii ki, bu tiyatro değil. Gösteri amaçlı bir şey olmadığı için herkes yapabilir.

 

Peki gösteriye dönüştürdüğünüz oldu mu hiç?

Oldu. Bir zihinsel engelliler okulu ile çalışmıştık. Onlar bir gösteri istemişlerdi. Ben bunun bir gösteri olmadığını ama isterlerse bu çalışmayı sahnede yapabileceğimizi , herkesin izleyebileceği doğaçlama bir çalışma olabileceğini söylemiştim. Yapalım dediler ve yaptık. Aslında çocukların yaptıklarını, söylediklerini yazıp bir çeşit gösteriye de dönüştürebilirsiniz ama gerek yok. Çünkü amaç burada tiyatro değil. Amaç sadece öğrenmek. Bu farklı bir öğrenme metodu. Bunun için çocuğun özel bir eğitim alması, çalışkan olması, zeki olması, konuyu bilmesi gibi şartlar aranmıyor. Dolayısıyla herkes katılabilir. Çocuğun sosyalleşmesi, özgüveni adına da hem de öğrenmesi için de faydalı oluyor.

 

Bu kadar farklı çalışmaların ardından, geçen sene SihirliTarih.com adlı siteniz yayına girdi. Sihirli Tarih tam olarak nedir?

Sihirli Tarih, 4 ile 18 yaş arasındakilere hitap eden, tarih, kültür ve doğa eğitimleri veren bir oluşum. Bu eğitimlerin içerisinde yaratıcı drama tekniklerinin yanı sıra oryantiring ve başka  yöntemler de kullanılıyor. Eğitimin bir amacı okuldaki sosyal bilgiler ve tarih konularını dışarıdan farklı yöntemlerle desteklemek. Diğer amacı da çocuğun kendisini ve kendi kültürünü tanıması. Örneğin Nasreddin Hoca, Keloğlan, Mevlana, Piri Reis, Mimar Sinan gibi ülkemizde yapıtaşları olan kişileri tanıması için çalışmalar da var. Çocuklara bunları oyunlarla vererek çocukların kendi geçmişlerini ve kültürlerini tanımalarını sağlıyoruz. Böylece sosyal bilimlere bakış açısını değişiyor, bunu bir ders olarak görmeyip bunu kendi geçmişinin parçası olarak görmeye başlıyor.

Pınar Sözer Tonga-Eğitimci Röportajı

Sihirli Tarih çalışmaları nerelerde yapılıyor?

Genelde konuya uygun olan müzelerde yapıyoruz. Bir kısmı da okullarda yapılıyor.

 

Okullar sizden dışarıdan hizmet olarak alıyor bunu değil mi?

Evet. Okul kaç çocukla çalışma yapmak istiyorsa, hangi konuyla ilgili çalışma yapmak istiyorsa seçiyor. Ona uygun bir gün ve saat belirleniyor ve çalışma gerçekleştiriliyor.

 

Sihirli Tarih çalışmaları için başka kimler başvurabilir?

Veliler başvurabilir. Mesela bir veli grubu özel bir çalışma istedi, onlara özel çalışma düzenlendi. Bazı müzelerde haftasonu çalışmaları da var. Özellikle 4-6 yaş ve 7-12 yaş gruplarına uzun süreli çalışmalar oluyor. Örneğin bir ay bir konuyla ilgili bir müzede, sonraki ay başka bir konuyla ilgili başka bir müzede çalışma yapılıyor. Bunun dışında 23 Nisan gibi özel günlerde de o günün anlam ve önemini okuldaki törensel bağlamın dışında hissedebilecekleri ve bir şeyler öğrenebilecekleri özel gün etkinlikleri yapıyoruz.

 

Bu çalışmalarınızın yanı sıra TÜBİTAK proje danışmanlığı da yaptığınızı biliyorum. Biraz da bundan bahseder misiniz?

TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’na tarih branşından öğrenci hazırlıyorum. Bilimsel bir araştırmanın nasıl yapıldığı, proje basamaklarının neler olduğu, nasıl sonuçlandırılacağı gibi konularda çocuklarla çalışıyorum. Üniversitede ya da meslek yaşamlarında bir proje yapmaları gerektiğinde deneyim kazanmış oldukları için çok başarılı bir şekilde yapma şansları oluyor.

 

Yeni mezun öğretmenlere, özellikle yeni mezun Tarih öğretmenlerine önerileriniz nelerdir? Yani daha önce bahsettiğimiz tekniklerden faydalanmaları dışında farklı önerileriniz var mı?

Şu anda tarih derslerine girmememe rağmen hala eve farklı tarih kitapları alıyorum, okuyorum. Tarih konularının nasıl öğretileceği üzerine birçok yayın var. Bunları da takip ediyorum. Daha farklı ne yapabilirim diye hala düşünüyorum. Eğer iyi öğretmen olmak istiyorlarsa, veya daha keyifli dersler geçirmek istiyorlarsa, çocukların dersi dinlemesi ve öğrenmesi için dersten keyif almaları, güzel bir ders ortamı yaratmaları önemli. Bunun için de sürekli okumak, araştırmak ve yeni bir şeyler uygulamak gerekiyor. Okudukça zaten kendileri bir şeyler yaratacaklardır. Ayrıca eğitim seminerlerine katılmalarını öneririm.

 

Röportajımız bitmeden tekrar sınav konusuna dönmek istiyorum, çünkü birçok aile “ne olursa olsun, ülke gerçekleri” diyerek bu konunun üzerinde duruyor. Daha önce konuştuklarımızın dışında farklı önerileriniz var mı?

Çok soru çözmek yerine nitelikli soru çözmeyi önerebilirim. Yani günde elli tane soru çözmeyi hedeflemesinin tek başına bir anlamı yok. Elli tane çözdü ama nasıl çözdü, kendini ne kadar vererek çözdü, ondan ne öğrendi? Yani oradan bir şey öğreniyorsa, oradaki çeldiriciyi görüyorsa, ya da orada ortaya çıkan yanlışının doğrusunu bulabiliyorsa o zaman faydalı olabilir. Onun için elli tane çözmesin, nitelikli on tane çözsün. Aileler sayı hesabı yapmasınlar.  Takip etsinler, çözdüğü sorulardan ne kadar yararlandığına baksınlar. Her gün soru çözmek de gerekmiyor. Çocuklar makine değil, onlar insan. Bir gün soru çözmeyebilir ama ertesi gün daha verimli çalışabilir. Çocuğu sıkmadan, bunaltmadan, sınav stresini daha küçücük yaşta ona yansıtmadan, çalışmayı keyifli bir hale getirerek çalıştırmaya dikkat etmek gerekir.

 

Son olarak sınava hazırlananlar için değil de, özellikle küçük çocuğu olanlara yönelik sormak isterim. Aileler nereden başlasınlar? Mesela Sihirli Tarih çalışmalarına getirebilirler çocuklarını. Evde ilgi çekici kitaplar bulundurabilirler. Başka neler yapabilirler tarihi sevdirmek için?

Beraber müze gezebilirler. Farklı yerlere, antik kentlere gidebilirler. Orada gördükleri şeylerle ilgili sorular sorabilirler. “Sence bu eskiden nasıl kullanılıyordu? Sence eski insanlar burada neler yapmış olabilir?” gibi… Bunların üzerine yorumlar yapabilirler, sohbet edebilirler. Yani bunların sadece ders konusu olmadığını, hayata dair keyifli bir alan olduğunu en baştan çocuklarına gösterebilirler.

 

Eğitimci Röportajı-Pınar Sözer Tonga-Gamze ErRöportaj: Gamze Er

Fotoğraflar: Aytuğ Bayer, Semih Öztürk

Sponsor

Sihirli Tarih
Sihirli Tarih-Eğitimci Röportajı