Uğur Batı
İletişim, Eğitim, Reklamcılık
Akademisyen, Yazar, Danışman, Konuşmacı
İstanbul
–
Prof. Dr. Uğur Batı: Ebeveynlikle ilgili 7 önemli nokta var!
Uzun süren bir bekleyişin ardından nihayet Uğur Batı ile röportajımızı yaptık! Onu “akademisyen ve yazar Prof. Dr. Uğur Batı” olarak tanımladığımızda bir şeyler eksik kalıyor sanki… Kalemi ve anlatımı son derece kuvvetli, çevresine pozitif enerji yayan, yaratıcı reklam yazarlığı konusunda ağızları açık bırakacak derecede yetenekli bir kişi Uğur Batı. Sosyal medya fenomeni olarak da gerek yarattığı karizmatik görüntü, gerekse kullandığı mizahi dil ile insanları sürekli şaşırtmayı ve güldürmeyi başaran bir kişi. Uğur Batı sıkça televizyonda çıkıyor, sosyal medyada ve kitaplarında fikirlerini insanlarla paylaşıyor. Pek çok konudaki fikirlerini ilgiyle dinledim ancak bu röportajda özellikle ebeveynlik anlayışını kendisinden öğrenmek istedim. Acaba insan psikolojisi ve düşünme şekli üzerine bu kadar kafa yormuş bir bilim adamı, çocuğunu yetiştirirken nelere dikkat ediyor? Eğitim ile ilgili çalışmaları ve düşünceleri nelerdir? Uğur Batı’ya bunları sormak için sabırsızlanıyordum.
Prof. Dr. Uğur Batı ile İzmir’deki Kitap Fuarı’nda buluştuk. Öncelikle Deniz Bayramoğlu ile birlikte gerçekleştirdiği söyleşiyi izledim, daha sonra “Üzgün İnsandan Özgür İnsana” adlı kitaplarını imzaladıkları stantta buluştuk. Kitapları imzalattıktan sonra röportajı nerede yapsak diye düşünürken dışarı çıkalım dedik ve kendimizi Kültürpark’ın yemyeşil bahçelerinin de bulunduğu, fuar nedeniyle uzun kuyrukların oluştuğu bir ortamda bulduk. Kâh yerde oturarak kâh ayakta, ilginç bir söyleşi gerçekleştirdik. Biz röportajdan çok keyif aldık, umarız siz de okurken bizimle aynı keyfi alırsınız…
Merhaba Uğur Bey, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Sizin Uğur Batı olarak farklı kimlikleriniz, çalışma alanlarınız var; akademisyenlik, yazarlık, reklamcılık gibi. Hepsinden öte bir de baba kimliğiniz var. Siz çocuğunuzu yetiştirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle bahsettiğimiz çalışma alanlarınızdaki bilgi birikiminiz ebeveynliğinize nasıl yansıyor? Sizce yeni çağda ebeveynler nelere dikkat etmeliler? Bu konulardaki fikirlerinizi merak ediyorum.
Çok teşekkür ederim. Benim hayatımdaki en önemli kelimelerden üçü; tutku, ilham ve aşk. Ben kızıma tutkuyla bağlıyım, ondan ilham alıyorum ve sonucunda ona aşığım. Bunu çok net ifade ediyorum. Bu benim yaptığım işlerde de çok etkili. Hatta zaman zaman konuşmalarımda da bahsediyorum. Mesela son TedX konuşmasında da belirttiğim gibi kendisine olan aşkımı kitaplarla ve şarkılarla ifade ediyorum. Her doğum gününde bir tane şarkı yazıyorum. Yedi yaşından sonra da her doğum gününde bir tane kitap yazacağım. Yaş grubuna uygun kitaplar olacak. Çünkü tutku insanın hayatı için çok önemlidir. Tutkusu olmayan insan yarı ölü insandır. Ben bir iş görüşmesine gittiğimde, danışmanlık yaptığım şirketlerde şunu soruyorum: “Gerçekten hayatta tutkuyla bağlı olduğunuz bir şey var mı?” Bu her şey olabilir. Bitkiler olabilir, kitap okumak olabilir… ne olduğu önemli değil. İnsanın tutkularının olması çok önemli.
Bir baba olarak, bana göre en önemli konu şu; çocuklarımız bizim ürünümüz değil. Her ne kadar DNA kodlarını, kaynaklarını bizlerden alsalar bile onlar doğdukları andan itibaren başka bireyler. Onların birey oluşuna saygı duymalıyız, bu bir. İkincisi; dünyada eğitim, pedagoji gibi çok güzel bilimsel çalışma alanları var. O alanların ulaşabildiğim bütün çıktılarını çocuğum için kullanabiliyor muyum, buna dikkat ediyorum. Üçüncüsü; en güncel uygulamalardan faydalanmaya gayret ediyorum. Öğrenme, eğitim ve pedagojik gelişim adına, teoriden de öte uygulama namına faydalanabileceğim neler varsa onları hayata geçirmeye gayret ediyorum. Dördüncüsü; mutlaka çocuğumu izliyorum. Ondaki değişimleri izliyorum, eksik kaldığını düşündüğüm alanlarda nasıl gelişebileceğine kafa yoruyorum. Beşincisi; mutlaka sevgi, mutluluk, iyilik, hatta kötülük gibi pozitif ve negatif kavramları öğretmeye çalışıyorum. Bunları bilmesi de son derece önemli. Altıncısı; dil dediğimiz şeyin insanın düşünce dünyası olduğunu biliyoruz, dolayısıyla çocuğumun dil dünyasındaki değişime dikkat ediyorum. Yedincisi; bütün bunları yaparken onun da benim kadar tutkuyla, ilhamla, aşkla yoluna devam etmesi için elimden gelen her şeyi yapıyorum.
Okuyucularımızın çoğu ebeveynler ve eğitimciler. Onlara başka önerileriniz var mı?
Az önce saydığım maddelere dikkat etmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra “iyi anne-baba” diye bir kavramın varlığına inanıyorum ama “iyi çocuk” diye bir kavram olmaz. Ebeveyn tutumu çok önemlidir. En dar çevre olarak aile, çocuğun gelişimini belirler. Bunun üzerine biz eğitim süreçlerini inşa ederiz. Dolayısıyla ebeveynlerin sorumluluk sahibi olmaları, çocuklarını bir ürün olarak düşünmemeleri, birey olduklarının farkında olmaları çok önemli. Hangi okulda okuduğu, neler yaptığı gibi konulara aşırı odaklanmak değil de, çocukların gerçekten mutlu olduğu alanlar için onların önünü açmaları lazım. Anne-babaların çocuklara ilham olması, model olması, model olarak öğrenmesini sağlaması, nasıl bir mesafede duracağını belirlemesi çok önemli. Çocuğa güvenli ortamların yaratılması ve çocuğun güvenli ortamlarda kalması için gözlem çok önemli. Yasaklarla ve aşırı kurallarla çocuğun güvenli ortamlarda kalmasını bekleyemezsiniz. Çocuk, bulabildiği bir saatlik zaman diliminde sizin kontrolünüz dışında olacaktır. Dolayısıyla bu kavramların ne olduğunu, yaş gruplarının pedagojisine uygun olarak çocuklara öğretmek lazım.
Bir başka mesele ise hep konuştuğumuz “yirmi birinci yüzyıl becerileri”. Bu sözler biraz üst gerçek oldu, biraz anlamı tartışılır hale geldi ama önemini koruyor. Analitik düşünebilmek, tez-sentez-antitez üçlüsünü ve diyalektiği bilmek, muhalif olabilmek, hayata karşı mükemmel bir uyum içinde uyumsuz olmayı becerebilmek, başka bakış açıları geliştirebilmek çok önemli noktalar. Çocukların yaratıcılığını geliştirecek ortamları hazırlamak bütün anne-babaların temel görevlerindendir bence. Bunun için anne-babaların ilgili olması, çocukları için vakit ayırmaları, o alanlarla ilgili bilim dallarının çıktılarından haberdar olmaları ve elbette samimi olmaları gerekir. Bu önerilerim tabii ki eğitimciler için de geçerli.
Eğitimle ilgili çalışmalarınız var, bize onlardan da bahseder misiniz?
2002 yılından beri çeşitli işleri yapmanın yanı sıra üniversitede öğretim üyeliği de yapıyorum. En baştan beri yaptığım işlerden biri ise özel öğrenme tasarımları yapmak. İlk önce özel bir okul ile birlikte başladığım süreçte öğrenme tasarımları yaptım. Ardından danışmanlık çalışmalarım hep devam etti. Ben hep öğrenme tasarımları ve gelişen literatürle birlikte beyin tabanlı öğrenme dediğimiz şeyi çalıştım. Yani bilginin duygusallaştırılması, eğitim teknolojisindeki gelişmeler-ama özellikle içerik kısmı ile ilgilendim-, deneyimsel öğrenme, doğanın eğitimde kullanılması, fiziksel mekanların eğitimle eşleştirilmesi, kaynakların yaş grubuna uygun olarak oluşturulması ve benzeri konularda danışmanlıklar yaptım. Halihazırda da sürdürüyorum, bunu yaptığım kurumlar var. Aynı zamanda eğitimler veriyorum. Okullarda çeşitli eğitimler veriyorum. Bunlar bazen ebeveyn eğitimleri, bazen öğretmen eğitimleri oluyor, bazen de çocuklarla bir araya geliyorum. Konuşmalar yapıyorum, kitaplar yazıyorum. Kitapların içerisinde bu konulara ilişkin bölümler hazırlıyorum. Öğrenme biçimleri konusunda bizim nörobilim dediğimiz, beyin bilimi çıktılarını gösterebileceğimiz laboratuvar araştırmaları var. Bunlarla ilgili çalışmalar yapıyorum. Bu şekilde süreç devam ediyor.
Son olarak Deniz Bayramoğlu ile birlikte yazdığınız “Üzgün İnsandan Özgür İnsana” adlı kitabınızdan bahsedelim. Çok güzel bir kitap olmuş. İçinde insana dair en önemli unsurlar diyebileceğimiz konulara değinilmiş. İnsanoğluna dair bir kitap gösterin deseler direkt bu kitabı referans olarak gösterebiliriz. Bu kitabı yazarken, yola çıkarken amacınız neydi?
Çok teşekkür ederim. İnsan kadar karmaşık, ama bazen de insan kadar basit olabilecek bir kitap yazmaya çalıştık. Bizim sinirbilimde, beyinbilimde söylediğimiz bir cümle var, çok önemli bir cümle: “İnsanlar sonsuz derecede karmaşık ve ilginçtir fakat çıktıları bir o derece basit olabilmektedir.” İnsanın kendi içinde sakladığı bir karmaşası var. Biraz “inception” gibi olacak ama… Biz şöyle deriz; “her insan kendi beyninde yaşar”. Ve o insanı özelleştirmiştir, kişiselleştirmiştir. Dolayısıyla insanın karmaşasını böyle tekniklerle, yöntemlerle, sihirlerle falan anlatmanın imkânı yok. İnsanın idrak kapasitesini geliştirebilecek şekilde bir metin oluşturmak gerekiyor. Öğrenmede çok önemli olan uzman nöronların oluşturulabilmesi ve bu yolun gösterilebilmesi gerekiyor. İnsan mühendisliğinde ben tersine mühendisliği çok önemli bir kavram olarak görüyorum. Dolayısıyla kitabı yazarken bunu da devreye soktuk. Bunu devreye sokarken üslup olarak akıcı olmasına dikkat ettik. Konu karmaşık olsa bile içeriğinin anlaşılabilir olmasına, rahat okunabilmesine önem verdik. İçinde anektodların, hikayelerin olduğu, eklektik bir sunumla özel bir kitap yazmaya çalıştık Deniz’le birlikte.
Kitap (Üzgün İnsandan Özgür İnsana) bir örüntü kitabı gibi olabilir. İnsanlar bu kitabı okuduklarında insanın pek çok mekanizmasına ilişkin enteresan bilgiler edinecekler. Yaratıcılık, insan olmak, karar bilimi, ikna, motivasyon, başarı, gelecek, liderlik gibi alanlarda önemli örüntüleri kitapta yakalayacaklar. Örüntü kelimesini özellikle kullanıyorum. “Evet, bu örnek tam olarak benim istediğim ya da yaşadığım bir durumdu” hissiyatını yaratacak bir kitap yazmaya çalıştık.
Çok teşekkür ederiz. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
EgitimciRoportaji.com’a teşekkür ediyorum. Herkesin eğitimle ilgili röportajları okumasını tavsiye ediyorum. Eğitim şart.
Röportaj: Gamze Er
Fotoğraflar: Zeliş Kurt, Gamze Er