Atıl Çelik
Müzik
Müzik öğretmeni, Orkestra Öğretmeni, Müzisyen, Apple Teacher
Özel SEV İlkokulu
İzmir
Atıl Çelik: Anne-Babalar Çocukların Ritim Duygusunu ve Müzik Kültürünü Kolaylıkla Geliştirebilirler
Atıl Çelik ile çalıştığı İzmir Özel SEV İlkokulu’nda buluşuyoruz. Burada Müzik Öğretmeni olan Atıl Çelik, farklı çalışmalar yapan ve sürekli kendini geliştiren bir eğitimci. Hem müzik derslerine giriyor, hem orkestra öğretmenliği yapıyor, hem de müzisyen olarak çalışmaları devam ediyor. Bunların yanı sıra teknolojiye meraklı olması sayesinde en yeni teknolojileri derslerinde kullanıyor, “Apple Teacher” olarak fark yaratıyor ve boş zamanlarında internet ile ilgili işler yapıyor. Atıl Çelik ile sohbet ederken özellikle anne-babalara yönelik önerilerini ilgiyle dinledim. Röportajımız umarım çok sayıda aileye faydalı olur.
Merhaba, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben Atıl ÇELİK. 1981 İzmir doğumluyum. Üniversite hariç hep İzmir’de okudum. Müzik hayatıma ortaokulda apartmandaki bir arkadaşım sayesinde başladım ama aklımda hiç müzik okumak yoktu. Hatta meslek lisesine gitmiştim ve devamında ilk okuduğum üniversite turizm işletme idi. Hayalim turizm ile uğraşmakken son sınıfta bu işi yapamam, müzik okumak istiyorum deyip bir anda müziğe yöneldim. Tekrar sınava girdim ve Muğla Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. O yıldan beri MEV Koleji Özel Güzelbahçe Okulları, Çakabey Koleji ve şimdi de Özel İzmir SEV İlköğretim Kurumları’nda öğretmenliğe devam ediyorum.
Bunun yanında müzisyenliğe de devam ediyorum. Çeşitli gruplarda, farklı sanatçılarla çaldım. Asım Can Gündüz ile çaldım, caz vokalisti Senem Diyici ile okul öncesi çocuklara yönelik atölye çalışmaları yaptık. Şu anda La Dee Eda ile çalıyorum. Yine müzik öğretmeni bir arkadaşımız kendisi ve indie-pop türünde müzik yapıyoruz. Esas branşım bateri ama orkestra çalıştırdığım için gitar, ukulele ve piyano da çalıyorum.
Şu anda bir kolejde müzik öğretmenliği yapıyorsunuz. Okul içindeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şu anda 1, 3 ve 5. sınıflara müzik öğretmenliği yapıyorum. Daha önce anasınıfı derslerine de giriyordum. Okul öncesi ile çalışmak çok zevkli oluyor. Çocuk kalabiliyorsunuz, en güzel yanı o.
Birinci sınıflarla daha çok ritim etkinlikleri yapıyoruz. Oyunlaştırılmış eğitimi çok kullanıyorum. Ritim çalışmaları onlar için en önemlisi. Konuşmamız ritmik, yürüyüşümüz ritmik, nefes alışımız ritmik, kalp atışımız ritmik… O ritim zaten bizim doğamızda var. Önemli olan çocuğun o ritim becerisini edinip daha sonra bunu bir yere kanalize etmesi. Spora kanalize eder, sporcu olur. Resme kanalize ederse ressam olur, resim öğretmeni olur. Yani müziğe kanalize ederseniz bu ritim yeteneğinizi müzisyen olursunuz. Edebiyatta da var bu ritim, kelimeleri güzel kullanırsınız.
Üçüncü sınıflarda da geçen sene başlattığımız Band Class diye bir projem var. Öğrencilerin fiziksel hazır bulunuşluklarına ve önceki yaşantılarına uygun olarak enstrümanlarını seçiyoruz. Mesela bir davulcu, bir basçı, bir ya da iki tane gitarist, bir tane klavye çalan oluyor. Klasik piyanodan ziyade synth sesleri kullanıyoruz. Klasik piyano da çalsa çocuk mutlaka grupla nasıl klavye ya da piyano çalınır, onu öğreniyor. Diğer öğrenciler de ukelele çalıyor. Sınıfta yaptığımız çalışmaları birleştiriyoruz ve ortaya bir grup çıkarıyoruz. Geçen sene sekiz gruptan oluşan bir konser verdik. Bunun yanında Veli orkestramızın konseri oldu. Onlarla da haftada bir gün çalıştık ve güzel bir repertuar çıkardık.
Band Class’ın en büyük farkı, öğrencinin doğaçlama yapmasına izin vermesi. Sadece birebir notayı çalmak değil, çocuğu cesaretlendirip o armonik yapı içerisinde kendinden bir şeyler katmasına izin veriyoruz. Böylece çocuk enstrümanı daha hakim bir şekilde kullanabiliyor. Diğer türlü ezbere dayalı bir eğitim olur. Biz direkt olarak armonik yapı üzerinden, akorlar üzerinden ilerleyip öğrenciye A’dan Z’ye bütün enstrümanı tanıtıp, armonik yapıyı öğretip devam ediyoruz. Bu ne işimize yarıyor? Okuldan mezun olduğunda, özel öğretmene ihtiyaç duymadan ukelele çalıyorsa ukelele’deki do majör piyanoda, gitarda da aynı şekildedir. Yani öğrendiklerinden başka bir enstrümana aktarım yapabiliyor. Ya da kendi enstrümanında devam edecekse bir eğitmene ihtiyaç duymadan önüne konan notayı çok rahat bir şekilde çalabiliyor.
Beşinci sınıflarla da Apple çalışmaları yapıyorum. İki sene önce İngiltere’ye bir proje için gitmiştik ve Apple Store’da bir eğitime katılmıştık. Londra Apple’dan eğitim koordinatörleri ile bir proje yapmaya karar verdik ve şu anda bu proje üzerine çalışıyorum. Öğrenciler “Garage Band” ve benzer aplikasyonlar kullanıyor. Çalışmayı yaparken öğrenciler müzik prodüksiyonunun her basamağını öğreniyor ve önemli bir konu olan kritik dinlemeyi öğreniyorlar. Öğrenciler ayrı ayrı çalışmalar yapıyorlar ve ortaya ortaklaşa bir müzik çıkıyor. Bu projeden de çok güzel sonuçlar alıyoruz. Aynı projeyi 4. sınıflarla da kulüp bazında yapıyorum.
Okulda öğretmenlik yapmak dışında ne tür çalışmalarınız var?
Ukelele metodu yazmam için bir teklif geldi. Öyle bir çalışmam zaten vardı ve hızlandırmaya karar verdim. Bir kitabın yanı sıra video görüntüleri de olacak. Bir de daha önce bahsettiğim gibi La Dee Eda ile birlikte müzik yapıyoruz. “Peyk” grubundan İrfan Alış ile birlikte bir projede çalıştım. Barış Çapkın ile yaptıkları “meydanlar” şarkısının akustik kayıtlarında çaldım ve videolarını hazırladım. İlgi alanım olduğu için video ve müzik editleri yapıyorum. Videoların altına kendim müzik yazıp koyuyorum. Sosyal medya, video edit, video prodüksiyon işleri yapıyorum. Web sitesi tasarımı yapıyorum. Özellikle Matbeg ve İzmir Educators Network’e bu konularda destek oluyorum. Birkaç tane de kişisel web sitesine video ve müzik düzenlemesi yapıyorum.
“Apple Teacher” nedir?
Online bir sınava giriliyor. Apple ürünlerini ve uygulamalarını ne kadar aktif kullandığınız ölçülüyor. Başarılı olanlar bu unvanı alabiliyor ve Apple Teacher logosunu istediğiniz yere koyma hakkınız oluyor. Önemli olan branşınız değil, Apple ile insanların öğrenme alanını ne kadar genişlettiğiniz.
İnternet sitenizde yazan “Do it Yourself /Maker” nedir?
En basitinden en karmaşığına kadar bir ürünü kendi yapan “maker”dır. Kazak ören de, yemek yapan da maker’dır. Önceki okulumda öğrencilerle kendi gitar pedallarımızı oluşturuyorduk. Mesela benim burada yaptığım bir booster pedal var. Bu devreyi kendim yapmıştım. Bir öğretmen dersi için bir materyal geliştiriyorsa o da bir maker’dır.
Eğitim fakültesi öğrencilerine, meslektaşlarınıza önerileriniz var mı, özellikle branşınızla ilgili?
İlk önce genel bir öneri… Maker’lık önemli bir olay. Kendin materyal geliştirip kendi stratejini yaratabiliyorsan başarılı oluyorsun. Çünkü o zaman fark yaratabiliyorsun. Mesela “Band Class” çok farklı bir durumdu. Birçok okuldan arkadaşım arıyor, bu işi nasıl yaptığımı soruyorlar. Birincisi işini seveceksin. Gerçekten öğrenciye bir şeyler verebilmek için bir şeyler yaparsan başarılı olursun. Ama “sadece bana verilen bir iş bu, bunu yapayım, bitireyim” diye yapıyorsan, o işten çok sağlıklı bir şey çıkmıyor. O nedenle yaptığınız işi sevin ve en iyisini yapmak için de bol bol araştırın. Bildiğiniz gibi Youtube ve Google diye süper kaynaklar var. Tamam, bilgi kirliği de var ama düzgün anahtar kelimelerle arama yaparlarsa bilgiye çok rahat ulaşırlar. Diğer insanların bu işleri nasıl yaptıklarını görürler, o da çok önemli bir olay. Dünyadaki örneklere bakarak bunları modifiye edip kendilerine göre uyarlayabilirler. Yani farklı yerlerden bilgiye maruz kalmaktansa, kendilerini direk bilgiye maruz bırakmaları önemli bence.
Anne-babalara önerileriniz nelerdir? Keşke tüm ebeveynlere söyleyebilseydim dediğiniz bir şeyler var mı?
Tabii ki var ve bu noktada gerçekten çok üzgünüm. Çünkü birçok öğrencinin harcandığını düşünüyorum. Bütün veli toplantılarında üstüne basa basa söylüyorum. Mesela bir veli diyor ki “Ben çocuğumun gitar çalmasını istiyorum”. Peki çocuğunuz istiyor mu? Birinci nokta bu: “Çocuğunuz istiyor mu?” İkinci nokta da şu: “Ben çocuğumun piyano çalmasını istiyordum, aldım onu falanca kursa götürdüm.” Neden oraya götürdünüz diye soruyorum. “Çünkü sınıftaki diğer anneler de oraya götürüyor, orası çok bilindik bir yer” diyorlar. Ben buna “veli olimpiyatları” diyorum. Öyle yerler var ki, bir şekilde marka olarak tanınmış ama içi boş. Bir sürü paralar akıtılıyor ancak çocuk gerçek anlamda herhangi bir şey öğrenmemiş. Çocuk göstermelik bir şeyler çalıyor ama altyapısını almadığı için kendini geliştirmeye devam edemiyor. Devam edebilmek için yıllarca aynı kursa gitmek zorunda. Oysa temelden sağlam bir öğrenme gerçekleşmiş olsa, bir yıl sonra eğitmene ihtiyaç kalmayacak. Ben ezbere dayalı bu tip kurslarda çocukların harcandığını düşünüyorum.
Öğrenciler çalacakları enstrümanı seçmek konusunda ikilem yaşayabiliyorlar değil mi?
Hangi enstrümanı çalmak istediğine öğrencinin karar vermesi çok önemli. Çocuğun karakterine, hazır bulunuşluğuna, ruh haline bağlı. Bugün gitara başlayıp yarın kemana geçmek, öbür gün davula, ondan sonra da bas gitara geçmek… Bu maymun iştahlılık değildir. Bu bir arayıştır. Bunu yapmasına izin verilmesi gerekiyor. Bir ay davul dersine, bir ay gitar dersine gitsin. Kendisi karar versin hangisine devam etmek isteyeceğine. Zaman kaybı olarak düşünülmesin bu.
Ailelere iletmek istediğiniz başka bir şey var mı? Kapsamlı bir müzik dersine, müzik kursuna erişim imkanı olmayanlar neler yapabilirler?
Çocuğun illa bir kursa gitmesi kesinlikle gerekmiyor. Enstrümana başlama yaşı diye bir yaş yok. Bazı enstrümanların başlama yaşı olabilir. Örneğin 5 yaşında viyonsele başlatamazsınız, boyunu aşar. Demek istediğim aslında şu; 30 yaşında da siz enstrüman çalmaya başlayıp çok iyi bir seviyeye gelebilirsiniz. 5 yaşında da başlayıp gelebilirsiniz. 5 yaşındaki çocuk vurmalı çalgılar çalar, piyano çalar. Bunun dışında bir enstrümanı çaldırmak çocuğa zulümdür. Evde bir kere çocuğa örnek olmak gerekiyor. Eğer anne-baba olarak elinizde tablet, telefon varsa çocuğunuzun elinde enstrüman göremezsiniz. Sizin elinizde kitap yoksa çocuğunuzun elinde kitap göremezsiniz. Sizin elinizde sigara görüyorsa o da sigaraya başlayacaktır.
Anne-babası enstrüman çalmıyor olabilir. Tencere tavayla küçük ritim tekrarları yaptırılabilir. Doğa yürüyüşü yaparken kuşun sesini, köpeğin havlamasını dinlemesi sağlanabilir. “Sence hangisi daha kalın, hangisi daha ince” diye sorularak sesleri fark etmesini sağlanır. Evde farklı materyalleri kullanarak, örneğin tahtaya, cama vurarak, sonra da cama farklı kaşıklarla vurarak seslerin arasındaki ilişkileri anlatabilirsiniz. Küçük bir şarkı veya tekerleme söyleyerek tekrar etmesi sağlanabilir. Bunlar dil gelişimi, ritmik gelişimi, melodik kulak gelişimi için gerekli. “Kendin yap” çalgıları yapılabilir. Bir kutunun üzerine gerilmiş paket lastiği ile farklı sesler çıkarılabilir.
Bir şarkıyı dinleyip çocuğunuzla birlikte oturun, o şarkı üzerine konuşun. Nasıl çalıyordu? Hangi enstrüman daha ağırlıklıydı sence? Mümkün olduğunca vokalleri az olan, yani sözleri az olan müzikleri daha çok dinlemek lazım.
Çocukların kulak sağlığı için önerileriniz var mı? Tabii duyma anlamında…
Çocuklar kesinlikle kulaklık taktıkları zaman minimum seste dinlemeleri gerekiyor. Dünya üzerinde ne yazık ki gelişen teknoloji ile birlikte işitme kaybı giderek daha genç yaşlara indi. Bunlar için online testler var. Deneyin, siz de göreceksiniz. Çünkü inanılmaz bir gürültü kirliliğine maruz kalıyoruz. Kulak hasar görüyor sürekli. Mümkünse çocuklar hiç kulaklık kullanmasınlar. Kullanıyorlarsa en düşük volümde tutsunlar. Ucuz kulaklıkları kullanmasınlar. Kulaklık demek kulak satın almak demektir. Kulak içi değil, kulak dışını tamamen içine alan büyük kulaklıkları tercih etsinler.
Çocukları ne tür konserlere götürmek gerekiyor?
Mesela Türkiye’deki en iyi akustik müzik düzenlemelerine sahip olan yer İzmir’deki Adnan Saygun Sanat Merkezi. Özellikle yurt dışından gelen sanatçılar ses sistemlerini kullanmaz bile. Enstrümanın olabildiğince akustik sesini dinletirler. Dijitalleştirilmiş sesi değil akustik sesi duymak önemli. Ebeveynler çocukları yüksek sesli konserlere değil, bu tip konserlere götürmeliler.
Kritik dinleme de çok önemli. Bir konsere gittiği zaman ebeveynin yapacağı şey şu; “bak davulu nasıl çalıyor, dikkat et davulu dinle, bas nasıl çalıyor”. Çocuğun partlara ayırmasını sağlayacaksınız müziği. Sonrasında müzik dinlediği zaman bir orkestrayı gözünde canlandırabilir. Einstein’in bir sözü var; çocuğunuzun başarılı olmasını istiyorsanız masal anlatın, çok daha başarılı olmasını istiyorsanız çok daha fazla masal anlatın diye. Eğer duyuşsal alanının gelişmesini istiyorsanız müzik dinleyin, daha çok gelişmek istiyorsanız daha çok müzik dinleyin. Ama kaliteli müzikler dinleyin ve kaliteli miksajlı müzikler dinleyin.
Çocuklara sözleri az olan müzikler dinletin demiştiniz, bunu biraz açar mısınız?
Sözlü müzik kullandığınız zaman otomatik olarak bu sözlerde ne diyor diye bakıyorsunuz. Çünkü siz sözlerden anlıyorsunuz, bir müzisyen değilseniz eğer. Müzik size sadece arka tarafta gelen o sözleri destekleyici bir etken oluyor. Çocuklar da sözlere takılıyor. Özellikle müzik öğretmenleri için söylemek istiyorum. Derslerinizde mümkün olduğunca kritik dinleme olayına girerseniz bir zaman sonra göreceksiniz ki öğrencileriniz dinledikleri müzikte öğretmenim gitar şöyle yapıyordu trampet böyle çalıyordu diye dönütler vermeye başlayacak. Bu, aç youtube’dan şarkıyı dinlet değil. Görüntü olmadan sadece şarkıyı dinlesinler ve çocuklar not alsınlar. Hem de sınıf öğretmeninin yazı çalışmalarına destek olmuş olurlar.
Takip edilmesini önerdiğiniz bir sanatçı veya önerdiğiniz bir albüm, bir kitap var mı?
Mümkün olduğunca akustik enstrümanların kullanıldığı albümlerin tercih edilmesi gerekiyor. Bu işi pedagojik olarak yapan birkaç insan var şu anda albümü olan. Önereceğim isimlerden birisi Onur Erol. Youtube’dan, Spotify’dan bakabilirsiniz. Çocuk kitapları yazmış çok değerli eğitimcilerimiz var. Sefai Acay’ın müzikli kitapları var. Medeski Martin and Wood diye bir fusion-jazz grubu var. Kendi çocukları için “Let’s Go Everywhere” diye bir albüm yapmışlar. Vokalleri kendi çocukları yapmış. Kendileriyle bir röportaj yapma şansım olmuştu İstanbul Caz Festivali’nde. Jazz dergisinde yayınlanmıştı. Onların albümünü öneririm. Afrika müzikleri bolca ritim barındırıyor, çocuklar için çok faydalı, onlar dinletebilirler.
Çocuklar mutlaka çocuk şarkısı mı dinlemeli? Yoksa şarkıları çocuklar için, yetişkinler için diye ayırt etmemeli mi?
Çocukların dinlemesi gereken ve dinlememesi gereken şarkılar var. Mesela mümkün olduğunca şu anki popüler ana akım şarkıların çoğundan uzak durmaları lazım. Yani çok tekrara dayalı olduğu için bir yerden sonra o ses size sessizlik gibi gelmeye başlıyor. Noktasal olan şey çizgisel hale geliyor. Beyni uyuşturuyor. Fast food kültürü gibi. Popüler müziklerin de çok iyi yapılmışları var, çok iyi düzenlenmiş olanları var. Tabii ki onları kasdetmiyorum. Çocuklarınızla daha fazla vakit geçirip kaliteli hangi müziği dinlerseniz dinleyin onlara yarar sağlamış olursunuz. Ama çocuğunuzun eline tableti verip istediği müzikleri açmayı tercih ederseniz sonuçta Youtube’un getireceği nokta, en fazla para kazanan, en fazla hit almış olan şarkılar olacaktır.
Röportaj: Gamze Er
Fotoğraflar: Doğukan Candan
Ofis Destek: Zeynep Baysal