Melda Akbaş
Eğitim Projeleri, Çocuk Hakları
Ashoka Türkiye Çocuk ve Eğitim Programları Koordinatörü
Ashoka Türkiye
İstanbul
Melda Akbaş: “Farkyaratan Sınıflar” Projesi Çocukları Yeni Çağa Hazırlıyor
Bu röportaj sayesinde öğrenme şansım oldu- Ashoka Vakfı, dünyanın en iyi 6. sivil toplum örgütü. Aynı zamanda dünyanın en büyük sosyal girişimcilik ağı. 35 yıldır 88 ülkede çalışmalarını yürütüyor. Ashoka Vakfı’nın desteklediği birbirinden ilginç projeler var. Ashoka Türkiye’nin Eğitim Programları Koordinatörü Melda Akbaş ile Ashoka’nın Türkiye’deki yepyeni bir projesini konuştuk: “Farkyaratan Sınıflar-Eğitimde Yenilikçi ve Güçlendirici Yaklaşımlar Projesi”. Melda Hanım’la sohbet ettikçe, aslında eğitimciler için hiç de zorlayıcı olmayan bu çalışma ile toplumda ne kadar büyük bir fark yaratılabileceğini anladım. Melda Akbaş’ı daha yakından tanımak ve gerek öğrencilerde, gerekse toplumda güzel dönüşümler sağlayacak bu projeyi anlayabilmek için Eğitimci Röportajı olarak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu güzel çalışmanın daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak için sayfamızı sosyal medyada paylaşarak bizlere destek olmanızı rica ediyoruz.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Melda Akbaş, Ashoka Türkiye’de Eğitim Programları Koordinatörü olarak çalışıyorum. “Çocuklar için Farkyaratan Beceriler Programı” altında “Farkyaratan Sınıflar” projesini yürütmekteyim. Aslında iletişim mezunuyum. İletişim üzerine eğitim aldım, ancak çocuk hakları alanında çalışmalarımı sürdürdüm. 2007-2016 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nde proje koordinatörü ve eğitimci olarak çalıştım. Öğretim görevlisi olarak “Sosyal Sorumluluk”, “Çocuk, Katılım ve Medya” derslerini verdim. Çocuk hakları eğitmenliği yaptım. Çocuk katılımı, yenilikçi öğrenme materyalleri, mülteci çocukların eğitime erişimi ve çocukların medyası konularında çalışmalar ve araştırmalar yürüttüm. Aynı zamanda pek çok sivil toplum kuruluşunda da hem proje koordinatörü olarak hem de çocuklarla çalışma yaparak faaliyetlerime devam ettim.
Bize biraz Ashoka Vakfı’ndan bahseder misiniz?
Ashoka, 1980 yılından beri dünyadaki sosyal sorunlara yenilikçi çözümler üretmek için çalışan bir kurum. Dünyada “sosyal girişimci” terimini ilk kullanan kurum. Bireylerin sorun tespit ederek çözüm üretmeye çalıştığı alanlarda çözümlere destek olmayı hedefliyor. Bu alanlar eğitim, sağlık, çevre, tarım, demokratikleşme, kentleşme vs. olabilir. Ashoka’nın dünyada 3500’den fazla sosyal girişimcisi var. Çok çeşitli sosyal meselelere acil, sistematik dönüşüm üretebilen kişileri Ashoka “fellow” olarak seçiyor. Tam Türkçe karşılığı olmadığı için “fellow” kelimesini kısaca açıklamak isterim. Bir mesele için için mücadele veren sosyal girişimcileri bir adaylık ve seçim sürecinden geçiriyor Ashoka. Bu sürecin ardından bu kişiler “Ashoka fellow” seçiliyor. Oluşturdukları sosyal girişimi sürdürmek üzere Ashoka ile işbirliği içinde çalışıyorlar. Ashoka’nın asıl verdiği destek, küresel bir ağda bu kişileri bir araya getirmek. Farklı ülkelerde aynı konuda çalışanlar bu ağda bir araya geliyorlar. Yıl içerisinde çeşitli toplantılara katılıyorlar. Ashoka sosyal girişimcinin ihtiyacına ve talebine uygun olacak şekilde, iş dünyasıyla bu isimleri buluşturuyor, böylece deneyimlerden faydalanmalarını sağlıyor. Bu konuyla ilgili çeşitli örnekleri internet sitemizde bulabilirsiniz.
Özetlemek gerekirse, Ashoka, dünyadaki sorunların ancak yenilikçi yaklaşımlarla çözülebileceğine inanıyor ve çözümlerin parçası olmakta ısrarcı bireyleri küresel düzeyde buluşturuyor.
Ashoka Türkiye ne zaman kuruldu? Ne tür destekler alıyor?
Ashoka 2000 yılından beri Türkiye ile çalışıyor ancak Ashoka’nın Türkiye Vakfı 2014 yılında kuruldu. Ashoka’nın hem bireysel, hem de kurumsal destekçileri var.
Okuyucularımız arasında çok sayıda öğretmen, eğitim yöneticisi, anne ve baba var. Onlara yönelik ne tür çalışmalarınız var? “Farkyaratan Okullar” ve “Fark Yaratan Sınıflar” projelerini anlatır mısınız?
Ashoka olarak yeni bir göreve göz diktik: her bireyin fark yaratmak için ihtiyaç duyduğu becerilere sahip olduğu bir dünyayı şekillendirmek. “Herkes fark yaratabilir” ilkesinden yola çıkarak, empati, ekip çalışması, liderlik, problem çözme, yaratıcılık becerilerini “farkyaratan beceriler” olarak tanımladık. Bunlar aslında psikoloji disiplininde “sosyal ve duygusal öğrenme”, eğitim alanındaki farklı kaynaklarda ise “21. yüzyıl becerileri” ya da “yaşam becerileri” olarak da karşımıza çıkıyor. Ashoka için farkyaratan beceriler, bu becerileri sadece edinmiş olmak değil, aynı zamanda toplumsal dönüşüme katkı sağlamak için kullanabilmek demek.
Ashoka’nın şöyle bir sloganı var: “Herkes fark yaratabilir”. Yani aslında tüm bireyler isterlerse ve doğru araçlarla desteklenirlerse kendi ekosistemlerinde fark yaratabilirler. Bireylerin fark yaratabilmesi için başka türlü eğitim yapılarından gelmeleri gerekiyor. Çünkü aslında bir takım becerilerin çocukluk ve gençlik yıllarında kazanılması gerekiyor. Bunlar; kişilerin hayata karşı duruşunu, sorunları görmesini, problem çözme becerilerini, duyguları anlayabilmesini, empati kurmasını, ekip içinde başkalarıyla çalışabilmesini destekleyen beceriler. Ashoka 10 yıldır eğitim alanında da çalışıyor. “Farkyaratan Beceriler” olarak tanımladığı bir grup beceri var. Diyor ki; tabii ki akademik bilgi önemli, aritmetik, okuma yazma, temel bilimler önemli. Ancak kişilerin hayatta ayakta durabilmesi için sadece bu bilgiler yeterli değil. Çeşitli yaşam becerileriyle desteklenmeleri gerekiyor. Bu nedenle Ashoka bu becerilere dünyada en az akademik beceriler kadar önem veren kurumları “Farkyaratan Okullar” ağına dahil ediyor..
Biz Türkiye’de Farkyaratan Sınıflar Projesi öncesi eğitim alanın çeşitli paydaşlarından görüşler aldık, bu görüşler ışığında sınıfında dönüşümü başlatabilecek öğretmenleri güçlendirmek istedik ve 2017 yılında Sabancı Vakfı ve Ashoka Türkiye bireysel bağışçısı Aslı Atay’ın desteği ile “Farkyaratan Sınıflar” projesini başlattık. Web sitemizde 25 tane farkyaratan becerilerin desteklenmesi için “uygulama örneği” var ve öğretmenlerden gelecek yeni örneklerle de bu sayı artacak . Empati, duygu okur-yazarlığı, çocukların duygu dağarcığını geliştirebilmesi, özyönetim ve liderlik becerisinin desteklenmesi, yaratıcılığının desteklenmesi, toplumsal sorunları görebilme ve onlara kendi dünyalarında çözüm bulabilme becerilerini destekleyen uygulama örneklerine ulaştık. Ulaştığımız örneklerde uygulamanın ek bir maliyet veya materyal gerektirmemesine dikkat ettik. Çünkü böylece öğretmenin bunu uygulaması çok daha kolay bir hal alıyor. Özel okulda kullanılabilecek, ancak devlet okulunda kullanılamayacak bir uygulamaymış gibi algılanmasını da engelliyor. Basit, anlaşılır, her yerde uygulanabilir ama etkili yöntemler olsun istedik. Bu nedenle sitemizi farklı okullardan 25 tane uygulama örneği ile açıyoruz ama bu sayı artacak. Sadece ilkokullarla çalışma yaptık. Bu beceriler aslında müfredatta da yer alıyor. Bu becerileri destekleyen okullar, sınıflar ve öğretmenler bizim için oldukça önemli.
Anladığım kadarıyla bir öğretmen, “fellow” olmasına gerek kalmadan, sadece web sitenize girip bu uygulamaları inceleyerek Ashoka’nın “Farkyaratan Sınıflar” projesinin bir parçası olabilir, öyle değil mi?
Aynen öyle. Sitemizde okullarda empatiyi geliştirmek üzerine bir kılavuz olacak. Dünyada bununla ilgili yapılmış iyi örnekleri, etkinlikleri içeren bir kılavuz. 25 tane de uygulama örneği olacak. Biz Türkiye’nin farklı yerlerinden öğretmenlerle buluşarak ihtiyaç belirleme toplantıları yaptık. Öğretmenlere “neye ihtiyacınız var?” diye sorduk. Biz bu platformda size ne sunsak işinize yarar diye sorduk. Ek maliyet, ek materyal olmasın önerileri, öncelikle ilkokullarla ve sınıf öğretmenleriyle çalışmaya başlamamız gerektiği önerileri zaten onlardan geldi. Aslına bakarsanız biz yetişkinler de bu becerileri fazla bilmiyoruz dendi. Ekip çalışması, empati dediğimizde bazen bizlerin de tam tanımlayamadığı kavramlar oluyor. O nedenle web sitemizde öğretmenleri güçlendirmek için “Farkyaratan Sınıflar için Uzmanlardan İpuçları” kısmını koyduk. Alanında uzman kişilerle yaptığımız minik röportajlar olacak bu kısımda. Bu kişiler “sınıfınızı nasıl fark yaratan bir sınıf olmak için dönüştürürsünüz?”, “sınıfınızın fiziksel yapısını nasıl dönüştürürsünüz?”, “öğretmenler kendilerini nasıl güçlendirebilirler?” , “sınıfta özel ihtiyaç sahibi ya da engelli bir çocuk varsa bu çalışmalardan yararlanabilmesi için ne gibi düzenlemeler yapabilirsiniz?” gibi konularda bilgiler verecekler.
Yeni mezun öğretmenlerin önemli bir kısmı ilk 5 yıl içinde tükenmişlik sendromu yaşıyor. Türkiye genelinde yapılmış araştırmalar genellikle bunu gösteriyor. İlk 5 yıl içinde öğretmenin inancı, motivasyonu, yapabilme isteği ve arzusu azalabiliyor. O nedenle ilk etapta eğitim fakültesinden yeni mezun olmuş, bu alanda bir şeyler yapmak isteyen öğretmenleri hedefliyoruz. Videolarımızın birinde bir uzmanımız anlatıyor; bu kısa bir koşu değil, bu uzun bir maraton. Kısa mesafede hızlı koşup yorulmaktansa öğretmenin de kendini koruyarak ve tükenmişliği önleyerek buna uzun soluklu bir süreç olarak bakmasının önemine değiniyor. Kendini korumak için neler yapabilir, buna yönelik minik öneriler ve yöntemleri anlatıyor. Başka bir meslektaştan meslektaşa aktarım videomuzda ise bir uzman arkadaşımız şunu anlatıyor; akran dayanışmasının süreçte ne kadar önemli olduğunu, öğretmenlerin birbirinden ne kadar fazla şey öğrenebileceğini… Yani iyi uygulama örneklerinin yanı sıra öğretmenin gelişimini destekleyen materyale de yer verdik.
Bahsettiğiniz beceriler hem öğrenciler hem de toplum için son derece önemli, değil mi?
OECD önümüzdeki 20 yılın hedeflerini belirlediğinde bu becerileri geleceğin temel becerileri olarak tanımlıyor. Sadece okuma, yazma, matematik, dil bilerek çözülemeyecek sorunlarla karşı karşıyayız. Artık farklı sorunlar karşımıza çıkıyor ve bunları çözebilmek için akademik bilgilerin yanında başka becerilere de ihtiyaç var. Türkiye’deki birçok sorunun temelinde de bunlar yatıyor aslında; karşınızdaki kişiyi anlayabilmek, ona saygı gösterebilmek, duygularını anlayabilmek, ihtiyaçlarını görebilmek… Aslında burada temel insan olma becerilerinden bahsediyoruz. Bu hem çocuk hem de yetişkin için geçerli. Bunlar herkes için olmazsa olmaz yetkinlikler.
Bu beceriler iş dünyası için, işletmeler için de hayati önem taşıyor gibi görünüyor…
Dünya Ekonomik Forumu 2020 için 5 tane temel beceri tanımlıyor; karmaşık problemleri çözebilmek, eleştirel düşünme, yaratıcılık, işbirliği ve duygusal zeka. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ise 2030 itibariyle tüm öğrencilerin “sürdürülebilir kalkınma ve sosyal değişime öncülük etme bilgi ve becerisi”ne sahip olmasını öngörüyor. Maalesef mevcut sistemde kazandığımız akademik bilgiler ne bugün ne de gelecekte yaşamımızı hem kendimiz hem de toplumsal düzene olumlu katkı sağlayabileceğimiz düzeyde değil.
Sistemin dayattığı akademik rekabet öyle bir hal alabiliyor ki; çocuk işbirliği ile çalışmayı öğrenmeden mezun olabiliyor. Sadece iş dünyasında değil, ailesinde de, sosyal çevresinde de birileri ile işbirliği içinde çalışması gerekiyor. Belli bir yaştan sonra o becerileri kazanmak ya da geliştirebilmek için çok çaba sarf etmemiz gerekebiliyor.
“Farkyaratan Sınıflar” projesinde öncelikle yeni mezun sınıf öğretmenlerine ve genel anlamda da tüm sınıf öğretmenlerine ulaşmak hedefleniyor öyle değil mi?
Evet öncelikle sınıf öğretmenlerine ulaşmak istiyoruz ancak tüm branş öğretmenleri de web sitemize girip buradaki örneklerden ve uzman görüşlerinden faydalanabilirler.
Peki ya anaokulu öğretmenleri?
Anaokulu öğretmenleri de Farkyaratan Sınıflar web sitesindeki kaynaklardan faydalanabilirler. Özellikle erken yaşlarda uygulanan örnekleri alıp biraz dönüştürerek kullanabilirler. Okul öncesine özellikle önümüzdeki yıllarda değiniyor olacağız. Çünkü erken çocukluk dönemi eğitimini de çok önemsiyoruz.
Ashoka Türkiye’nin web sitesindeki videoların devamı gelecek mi?
Web sitemizde çeşitli örneklere ve ipuçlarına yer verdik. Uzun vadede öğretmenler bu örneklerden ilham alsınlar, örnekleri kullansınlar ve kendi örneklerini geliştirip bizimle paylaşsınlar diye arzu ediyoruz. Böylece çok daha interaktif, öğretmenlerin de iyi örneklerini gönderebildiği bir hal alsın istiyoruz.
Anne-babalara çocuklarının eğitim hayatı ile ilgili önerdiğiniz bir şeyler var mı?
Belli bir yaştan sonra, özellikle ortaokuldan sonra, çocuklarının yaratıcılık, duygu okur-yazarlığı, kendi kendini yönetebilmesi gibi becerilerini biraz daha arka plana atıp çocuğun akademik başarısıyla ilgili kaygılar duymaya başlıyoruz. Bir okul seçerken sadece akademik özelliklerine mi bakıyoruz yoksa bu değerleri ve becerileri vermesine de dikkat ediyor muyuz? Velilerin okullara sorabileceği çeşitli sorular var. İyi olarak tanımladığımız okul çocuğumuzu sadece akademik anlamda mı geliştiriyor, yoksa yaşama da hazırlıyor mu? Çocuğun kendi duygularını ve başkalarının duygularını anlayabilmesini, buna yönelik çözümler üretebilmesini destekleyen bir okul mu? Yaşam becerilerini sağlamakta okul çocuğa ne kadar destek veriyor? Çocuğun kendi kendini yönetebilmesi konusunda okul veya öğretmen ne kadar destek veriyor? Ödev veriliyor mesela ve siz ebeveyn olarak o ödevi yaptırmaktan sorumlu kişisiniz. Ödev dediğiniz şey aslında çocuğun kendi kendine sorumluluk almasını destekleyen bir süreç olmalı. “Ödev neden veriliyor?”u sorguluyor muyuz? Yapmış olmak için yapılan bir şey mi yoksa öğrenciye sorumluluk alma becerisini vermek için mi veriliyor? Ebeveynlerin bunu düşünmesi gerekiyor. Okulda bu tip çalışmalar yapıldığında veli buna vakit kaybı gözüyle mi bakıyor, yoksa en az diğer dersler kadar önemli olduğunu mu kabul ediyor? Velilerin çocukların eğitim hayatları boyunca, sadece okulda değil, tüm yaşamlarında bu soruları sorması gerekiyor. Öte yandan biz veliler evde çocukların bu becerilerini geliştirmek için neler yapıyoruz? Ne kadar sorumluluk veriyoruz, kendi duygularımızı ve çocuğun duygularını anlamak için ona yardımcı oluyor muyuz? Kendi duygularını ifade edebilmesi için ona alan açıyor muyuz? Biz sinirlendiğimizde ya da sevindiğimizde bunu çocuğa uygun şekilde geçirebiliyor muyuz? Ya da o öfkelendiğinde sakinleşmesi için ne kadar onun yanında olup durumu anlamak ve çocuğun bu duygusunun arkasındaki ihtiyacı görebilmek için çaba sarf ediyoruz? Veliler kendilerine bu soruları sorabilirler. Çünkü farkyaratan beceriler dediğimiz beceriler sadece eğitim ortamlarında kazanılmıyor. Aile ortamının ve sosyal çevrenin de bunu desteklemesi gerekiyor ki okul ortamında da bu perçinlensin ve güçlensin.
Velilerin yapabileceği başka hangi somut girişimler olabilir? Yani kendilerine ve okullara çeşitli sorular sormak ve bunların yanıtlarını aramak dışında neler yapabilir anne ve babalar?
Örneğin okul-aile birliği toplantılarında bu konuları gündeme getirebilirler. Öğretmen ile ödev sürecini konuşabilirler. Çünkü ödev konusu çok somut. Veli ile öğrenci arasında en çok çatışmanın yaşandığı alan. Veli en azından okuldaki ya da sınıftaki ödev politikasının değişmesi için çaba sarf edebilir. Okula şöyle diyebilir, çocuğumun kendini ve duygularını ifade edebilmesi için onu daha fazla destekleyin ve bana da evde neler yapabileceğimi söyleyin. Bunu rehberlik biriminden de sınıf öğretmeninden de talep edebilir. Örneğin sabahları her gün çocuklar 10 dakika, o gün nasıl hissettiklerini paylaşarak güne başlayabilirler. Bunu evde de yapabilirsiniz. Okulda çocuk güne kendini ifade ederek başlasın; mutlu mu üzgün mü, kaygılı mı? Buna çok rahat alan açılabilir. Bu her gün yapıldıkça çocuk kendini ifade edebilir ve arkadaşlarının da duygularını fark edebilir hale gelir. Veli, öğretmenle işbirliği kurduğunda bunlar gerçekleşemeyecek şeyler değil. Yavaş yavaş küçük adımlarla başlanırsa çok anlamlı sonuçlara ulaşılabilir. Aslında bu temel beceriler akademik başarının da arttırılmasına katkıda bulunabiliyor, çünkü çocuk neyi neden istediğinin daha bilincinde oluyor.
Eklemek istediğiniz şeyler var mı?
Okul yöneticisinin de bu konuya inanması gerekiyor, bu süreçte öğretmenle birlikte çalışması gerekiyor. Yöneticinin burada bir yöneten rolünden ziyade öğretmenlerle işbirliği içinde çalışan rolünü benimsemesi gerekiyor. Okulların bu konuyu samimiyetle benimsemesi gerekiyor.
Sadece çocukların kendi yaşamları için değil, toplumun ekonomik sürdürülebilirliği için de bu becerilere ihtiyacı var. Bu OECD’nin, Dünya Ekonomik Forumu’nun, Birleşmiş Milletler’in çeşitli raporlarında ortaya konan bir gerçek. Dünya’daki sürdürülebilirlik için bu becerilere ihtiyaç var.
Röportaj: Gamze Er
Fotoğraflar: Gökçe Uysal